Bunun bana ne faydası olabilir ki? diye düşünebilirsin.
Eğer bir süredir kanalımı takip ediyorsan belki beni daha yakından tanımak istiyor olabilirsin.
Bu anlamdaki bazı meraklarını giderebilirim.
Bu ve bundan sonraki birkaç yazımda terapist olarak yaptığım ya da yapmadığım nelerden pişman olduğumu paylaşacağım.
Başarısız olduğum seanslar sonrası yaptığım hatalar, ekranlara çıkmakla ilgili tereddütlerim, fildişi kulesinde olduğum zamanlar, işkolikliğim, maymun iştahlılığım gibi bazı noktalardan öz şefkat tonunu kaybetmeden bahsedeceğim.
Beni takip eden birçok meslektaşım ya da meslektaş adayları var.
Eğer bu gruba giren birisi olarak beni dinliyorsan da paylaşacaklarım özellikle senin için çok faydalı olabilir.
Meslektaşım olmasan bile az çok bağ kurabileceğin noktalar olabilir.
Bu yazı yazdığım tarih itibariyle 15 senedir danışanlarıma destek oluyorum.
Bu süreçte yaptığım birçok hata oldu.
İnsanların hatalarına şefkatle yaklaşıp bunlardan ders çıkarmasına ve bu dersleri hayata geçirmesine çok önem veriyorum.
Ben de böyle bir insan olmaya çabalıyorum.
Kanalımdaki videolarda, blogumdaki yazılarda da en çok vermek istediğim mesaj kendine gerçekten, şefkatle iyi bakmak üzerinedir.
Birçok türdeki psikolojik güçlüğün, bunu yapmamak yüzünden olduğunu düşünüyorum.
Gelelim terapist olarak pişmanlıklarıma…
Mesleğimin ilk yıllarındaki önemli bir pişmanlığım danışanlarım terapiyi bıraktıklarında onları yeterince iyi takip etmemekti.
“Hocam bırakmış işte neyini takip edeceksin.” diye düşünebilirsin.
Terapi süreci içsel bir değişim dönüşümle ilgili olduğu için kolay bir şey değildir.
Zorlukların olmaması kaçınılmaz.
Bu zorlukları anlamak ve bir çözüm bulma sürecinde hem danışana hem de terapiste çok iş düşüyor.
Danışanların bu zorluğu yaşamalarını bekliyoruz.
Zaten o yüzden terapiye geliyorlar.
Terapide zorlanacakları, “galiba olmayacak” diyebilecekleri noktalar olabilir.
İşte o noktada itiraf etmeliyim ki mesleğimin acemilik döneminde, süpervizyon alsam bile zorlandığım danışanlarda, o danışanlar terapiyi bıraktıklarında “Neden bıraktılar, ne yapabiliriz acaba?’’ şeklinde bir çaba içerisine yeterince girmediğim zamanlar oldu.
Özellikle de gelişimleri hakkında çok memnuniyetsiz olan, zorlandığım danışanlarda…
Telefonla ulaşıp “Görüşemedik, ne oldu?” diye takip etmeliydim.
Bir kere ulaşamayınca devamını aramayıp “Demek ki bırakmak istiyormuş, direnci var. Başka terapist tercih etmiş olabilir.” gibi düşünceler içine girmemeliydim.
Neden böyle davrandığımı analiz ettiğimde, aslında yetersizlik düşüncelerim tetiklendiğinden dolayı kendime saygımı kaybetmemeye çalıştığım için kaçındığımı anlıyorum.
Özellikle deneyim veya yetkinlik düzeyi düşük olan birçok meslektaşımın benzer şekilde davranma hatasına da girebildiğini söyleyebilirim.
Konuyla ilgili yapılan çalışmalarda terapistlerin drop out yani terapiyi erken bırakma konusunda sorun yaşama oranlarının çok yüksek olduğunu gösteriyor.
Bu durum beni rahatsız ettiği için kendimi geliştirmek ve yetkinliği artırmak üzerine çok kafa yordum.
Zamanla daha iyi bir şekilde anladım ki; aslında zorlanılan noktalar, değişim sürecinin eşiğine gelinen çok kıymetli anlar.
O anlarda terapist olarak danışanlarıma desteğimi daha iyi hissettirip, onların zorluklarını daha iyi anlamaya çalışmalıydım.
Bunu keşfettikten sonraki yıllarda terapist olarak kendimi daha yetkin hissettim ve drop out yani terapiyi erken bırakma oranlarım çok önemli oranda azaldı.
Eğer kendin terapi alıyorsan terapistinin terapinin gidişatını ne kadar iyi takip ettiğine dikkat et.
Sorunlara iyi şekilde müdahale ediyorsa muhtemelen yetkin bir terapisttir ve ona güvenebilirsin.
Terapinin gidişatı ile ilgili bir sorunun varsa terapiyi birden bırakarak hemen başka bir arayışa girmek yerine terapistinle açık şekilde yüzleşip, çekinmeden “Ben verim alamıyorum, bu gidişle terapiyi bırakmak bile aklıma geliyor.” demelisin.
Yetkin bir terapist bu durumdan verimi artırabilecek birçok şey yapabilir.
Eğer beni bir meslektaşım olarak dinliyorsan danışanlarının gelişim süreçlerine karşı daha çok takipçi olmanı öneririm.
Bu aslında bilinen ama özellikle de yetersizlik psikolojisiyle başa çıkmakta zorlanan deneyimsiz terapistler için çok ihmal edilebilen bir konudur.
Danışanlarının terapiden beklentilerini ne oranda aldıklarını ara ara kontrol etmeli, bunu açık şekilde sormalısın.
Tabii ki eğer başka bir terapistle farklı bir yaklaşımla çalışmak daha iyi gibi görünüyorsa bu yönde bir adım atılabilir.
Burada önemli olan arada iyi bir iletişim kurup danışan için en iyi olacak yol neyse o yoldan ilerlemektir.
Sonraki yazılarımda diğer pişmanlıklarımdan bahsedeceğim.
Fildişi kulesi uzmanı olduğum dönem, ertelemelerim, maymun iştahlılığım gibi konulardan bahsetmek benim için çok eğlenceli olmasa da seninle paylaşmamın faydalı olabileceğine inanıyorum.
Kendine iyi bak. Pişmanlıklarını değerli deneyimler olarak görüp dersini çıkarmaya çalışmak çok kıymetli.
Uzm. Psk. Cem Gümüş