Merhaba, yeni bir yazı formatına başlıyorum.
Bana sosyal medya üzerinden ve verdiğim eğitim katılımcılarından çok sayıda soru geliyor.
Bu sorulardan yararlanarak pek çok içerik fikrini önceliklendiriyorum.
Bu tür soruları doğrudan yanıtladığım bir yazı dizisiyle daha çok soruyu cevaplandırmanın faydalı olacağını düşünüyorum.
Yeni yazı formatımızda her ay bir soru cevap içeriği yayınlayacağım.
Yol Haritanı Bul eğitimime üye olan takipçilerimin sorularını önceliklendirerek tüm takipçilerimin sordukları soruları düzenli olarak bu yeni formatta doğrudan cevaplandıracağım.
SORU 1: Hakiki manada eşlerin birbirini sevmesi ne demektir ve ne demek değildir?
Sevgi, çok temel bir ihtiyaçtır ve eksikliği birçok soruna neden olur.
Sevgiyi, var olanı olduğu haliyle kabullenmek, memnun olmak, ona destek olmak olarak görebiliriz.
Sevgi olduğunda kendine evet ben iyiyim, doğru yoldayım, destekleniyorum diyebilirsin.
Fark ettiysen sevgiyi bir duygu değil bir eylem olarak tanımlayabiliriz.
Kabullenmek, iyiliğini istemek emek gerektiren bir şeydir.
Eşler ilişkilerinde birbirlerinin iyiliğini düşünüyorsa, birbirlerini memnun edecek ve mutlu hissettirecek şeyler yapıyorlarsa arada sevgi bağı var demektir.
Eşinin zor zamanlarında yanında olmak, onun kendi sorumluluk alanındaki çabalarını desteklemek sevgi göstermektir.
Bu sevgide ben şöyle yapayım ki o da bunu yapsın gibi bir beklenti, duygusal bir muhasebe içine girmek duygusal kopukluklara neden olur.
Çünkü hayal kırıklıkları yaşatır bu beklentiler.
Tabii ki koşulsuz sevgi denilen kavramdan da bahsetmiyorum çünkü koşulsuz sevgi vermek sadece anne-bebek ilişkisinde olur.
Daha sonrasında her tür ilişkide taraflar birbirlerini memnun edebilmeyi beklerler.
Aksi olabilseydi hiçbir çatışma ve anlaşmazlık yaşanmaması gerekirdi ama bunun böyle olmadığını biliyoruz.
Duygusal bir muhasebe yapıp ben şu kadar verdim o da versin demeden büyük oranda vermek diye bir şey var mı?
Kesinlikle evet. Ama hiç beslenmemek istismar edilmek demektir.
Eşlerin birbirine sevgi verip vermediğini anlamak için birçok işaret sayılabilir.
Bunları anlayıp ilişkileri daha doyumlu bir noktaya getirmek mümkün olabilir.
SORU 2: Benim durumun benimle ilgili değil, ben aileme baş örtümü çıkaracağımı söyledim. Fakat bana saygı duymadılar. Babaannem o kadar yobaz bir kadın ki beni öldürmekle tehdit eti. Tabi gözümü korkutmak için böyle bir şey yaptı. Çok yoruldum gerçekten ve ne yapacağımı bilmiyorum. Benim hakkımdaki her şeye ailemin karar vermesi ve yobaz olmalarından niye ben sorumlu oluyorum?
Dini ve kültürel beklentiler sorgulamaya pek de açık olmayan konulardır çünkü sorgulanması o sistemlerin çok da doğru olmayabileceği düşüncesini beraberinde getirir.
Eğer sorgulayan tarafta olduğunu fark ediyorsan bu durum beraberinde zorluklar getirecektir.
Bu noktada ideal koşullarda karşılıklı saygı ve kabulle tarafların birbirini bir tehdit olarak görmemesi, uzlaşı içinde olması gerekir.
Bunun yolu sağlıklı bir diyalog kurarak iki tarafında birbirini anlamaya çalışmasıdır. Böylece çekinceler konuşuldukça karşılıklı olarak birbirini rahatlatmak mümkün olabilir.
Bu durumda olan birçok kişi var.
Burada şu doğrudur, bu yanlıştır diyemem.
Benim odaklanacağım nokta ortadaki çatışmanın çözümlenmesi konusunda dikkat edilmesi gereken prensipler ve seçeneklerdir.
Ortada bir anlaşmazlık varsa ya beklentiler ya da davranışlar değişmelidir.
En iyisi iki tarafın da beklentileri ve davranışlarında nasıl bir güncelleme yapabileceğini konuşmalarıdır.
Bu konuşma sürecinde makul yaklaşabilecek, iki tarafı da dinleyip aracı olabilecek güvenilir birisinden yardım alınabilir.
“Anlaşmazlık yaşanan konu iki taraf için de ne anlama geliyor? Beklenti ve davranışları değiştirmek beraberinde ne gibi sorunlar getirecek?” diye düşünülür ve bu senaryolar karşısında ne gibi önlemler alınabileceğinin konuşulması gerekir.
Bu konulara yüklenen anlamlar konuşulduğunda benzer değerlere önem verildiği fark edilebilir.
İyi insan olmak, ahlaklı olmak, güvende olmak, aile kurumuna önem vermek, dürüstlük gibi değerlere iki taraf da önem verdiğini görürse bu değerlere ulaşmanın farklı yolları da olabileceğine ikna olmaya başlayabilir.
Tüm bunları yapabilmede sınır koyma becerilerini geliştirmeyi öneririm.
Mevcut türdeki sorunlar sınırların iç içe geçmesiyle ilişkilidir.
Eğer kişi kendi sınırlarıyla ilgili sorunlar olduğunu görüyorsa bu konuda kesinlikle kendini geliştirmesi gerekir.
SORU 3: Yol Haritanı Bul programının 3b. Kendi çözüm kaynaklarınızı ne oranda kullanıyorsunuz? bölümünde F.Shapiro-“Acı Anıları Silmek” ve sizin kitabınız: “Kendinin Terapisti Ol”u okuyup pratikler yapmak ne oranda etkili/doğru olur?
Yol Haritanı Bul eğitiminde insanlara sorunlarını aşma ve yaşam kalitelerini artırmada kendilerine nasıl bir yol çizebileceklerini 4 analiz üzerinden anlatıyorum.
Bu programda önerdiğim şeylerden birisi de kendini geliştirme kaynaklarını kullanmaktır.
Acı Anıları Silmek ve kendi kitabım; Kendinin Terapisti Ol’u kesinlikle öneririm.
Geçmişin gölgelerinin, travmaların yaşamınıza olumsuz bir etkide bulunduğunu hissediyorsanız EMDR terapisinin kurucusu F. Shapiro’nun bu kitabını okumanız faydalı olacaktır.
Benim kitabımı da okuyarak 4 basamaklı Uyan Yöntemini öğrenip kendinize sistematik olarak destek olmaya başlayabilirsiniz.
SORU 4: İlişkilerim noktasında 7 yıldır kendimi bir kısır döngünün içinde hissediyorum. Ya bir yerde olmaz diyorum ya da karşı taraf uzaklaşıyor. Bunun etrafımdakiler de farkında artık. Neyin yanlış olduğunu anlayamıyorum. Seçtiğim insanlar işinde gücünde normal insanlar neden böyle oluyor? 7 yıldır kendime dönüp öz eleştiri yaptığım halde hiçbir yol katedemedim mi? diye düşünüyorum.
İlişki sorunları bizim terapilerde en çok çalıştığımız konulardır, diyebilirim.
Çünkü iki insan bir araya geldiğinde her iki tarafın da hassas noktaları tetikleniyor.
Kronikleşen bu tür bir sorun varsa benim önerim, mevcut durumu daha verimli şekilde analiz etmeye başlamaktır.
4 basamaklı Uyan Yöntemim psikolojik uyku halinden uyanmada sistematik bir çerçeve sunuyor.
Ece’nin durumunda psikolojik bir uyku hali var gibi görünüyor.
Ece’nin kendi duygu ve hisleriyle daha çok temas kurması, kendine doğru sorular sorup daha detaylı bir analiz yapması, daha çok geri bildirim alması, fark ettiklerini kararlılıkla yaşamına geçirmesi ve meraklı zihniyetini kararlılıkla devam ettirmesi gerekir.
Bu konuları muhtemelen verimli bir şekilde gerçekleştirememiş.
Bu süreci hızlandırabilmek için bir terapistten destek almayı öneririm ama ben kendi kendime çözümlemeye devam etmek istiyorum derse sistematik bir çerçeveyi izlemesini öneririm.
Bu açıdan Kendinin Terapisti Ol kitabımı okuyabilirsin.
Tekerrür eden ilişki sorunları, ilişkiyi bitirme sürecinde sorulmasını önerdiğim 5 soruyu anlattığım yazıyı da okumanı öneririm.
Ayrıca bağlanma stilleri ve diğer ilişkilerle ilgili pek çok içerik de özellikle analiz sürecinde yeni kapılar açacaktır.
SORU 5: Kendimi hayata geç kalmış hissediyorum, özellikle de hayat arkadaşımı (evleneceğim kişiyi) hala bulamamış olmak canımı sıkıyor. Ne istediğimi çok iyi biliyorum ama son zamanlarda umutsuzluk içerisindeyim. Kendine güveni tam olan ve kendini seven bir insanım. Kısmetten mi yoksa kaderden mi nedendir hala bekar oluşum? Evlenmiş olmak için değil, sahiden hayatı paylaşabileceğim mutlu bir evliliğimin olmasını çok istiyorum.
Bu gibi sorunlarda öncelikle kendinle ilişkinin iyi olup olmadığından emin olmak gerekiyor.
Kör noktaların, seçimlerin de dahil olmak üzere isteklerinle çelişmene neden olacak adımlar atmaya götürebiliyor.
Örneğin, yakın bir ilişki isterken yakın ilişkilerde kontrol edilme ve yönlendirilme ya da terk edilme korkuların varsa farkında olmadan bu tür bir ilişkinin olmasını önlemeye çalışırsın.
Çünkü eninde sonunda sorun çıkacağını bildiğin bir şeye kendini bırakmazsın ve yatırım yapmak istemezsin.
Eğer kendinle ilişkinde belirgin bir problem olduğunu ve gelişim fırsatı olmadığını düşünüyorsan partner seçimi beklentilerinin gerçekçiliğini analiz etmek faydalı olabilir.
Bazen mükemmeliyetçi beklentiler nedeniyle bir ilişkiye bağlanabilmek zorlaşabiliyor.
Mutlu bir ilişki için ideal birisini bulmaktan daha önemli olan şey, ideal birisi olmaya hayat boyu çabalamaktan ve emek vermekten geçiyor.
Her iki taraf da bu bilinçte olduğunda gerisi gelecektir.
Tabii ki çevresel şartları da göz ardı etmemek gerekiyor.
İhtiyaçlarını karşılayabilecek kaynaklara ulaşmak için gereken çabayı göstermezsen, izole olursan o zaman yoksunluk hali de devam edip pasif bir konumda bekleme halinde olacaksın.
SORU 6: Sürekli müzik dinliyorum ve hayal kuruyorum. Bunu son yıllarda yapıyorum sanıyordum ama geçmişi düşündüğüm zaman bunu hep yaptığımı fark ettim. Kurduğum hayallerde ya kahraman, özgüvenli, olmak ve hoşlandığım kişiyi etkilemek istiyorum ya da her şey çok güzel giderken ilişkilerim ve ailem yerle bir oluyor ve bununla başa çıkmaya çalışıyorum. Bu durum günlük işlerimi aksatmaya kadar gidiyor. Hatta bu sene YKS’ye hazırlanma sürecimi bile çok olumsuz etkiledi. Bu durumla nasıl başa çıkılır?
Hayal kurmak etkili başa çıkma yollarından birisidir.
Kendini yetersiz gördüğün, sorun yaratabilecek durumları canlandırmak bu durumları daha iyi analiz etmeni sağlayabilir.
Böylece o tür durumlarla aslında başa çıkabileceğini fark eder, hazırlıklı olursun.
Güzel şeyleri hayal etmek de sana neyin gerçekten iyi geleceğini anlamanı, kendini tanımanı ve motive olabilmeni sağlar.
Bu açıdan baktığımızda hayal kurmakta, kendinle baş başa kalıp düşünmekte bir sorun yok.
Sorun, bu hayallere ne kadar zaman ayırdığın ve hayallerle ne kadar tutarlı bir yaşam sürdüğündedir.
Kurduğun hayaller sonrası bu hayallerin olmasını sağlamak için ben neler yapabilirim? sorusunu da sormanı öneririm.
Bu soruları sorduktan sonra tamam şimdi bunları hayata geçirme zamanı deyip günlük yaşamında hareket halinde olabilirsin.
Özetle, dengeli bir şekilde hayaller ve gerçekleri bir araya getirmeye çalış. Aradaki makas açıldıkça mutsuz hissedersin.
SORU 7: Korkuların üzerine gidip maruz kaldıkça gelişen bedensel hisler de (çarpıntı, kızarma, ses titremesi vb.) geçecek mi yoksa bununla yaşamayı mı öğreneceğiz?
Yüzleşmede duygu tetiklenmesi doğaldır.
Beklenenden farklı hareket, tedirginlik oluyor ve bedene yansıyor.
Bunu tutarlı yaptığında azalacaktır çünkü beyin güvenli alanını genişletecektir.
Yüzleşme yazısında doğru yüzleşmeyi anlatmıştım izleyebilirsin.
Bunun dışında beklenti de gerçekçi olmalıdır.
Hiç gerilmeyeyim değil şeklinde değil. Yoksa kişi hayal kırıklığına uğrar.
Sıklık, süre, şiddette azalma oluyor mu? diye takip etmelisin.
Tüm bunların yanında eskisi kadar atak şeklinde olmasa bile hala bedensel hisler fark ediyorsan bunların hangi stres etkenleriyle bağlantılı olduğunu da daha detaylı şekilde analiz etmen gerekebilir.
Bazen kaçındığın durumlar sembolik olarak sana işlenmesi gereken bazı şeyleri çağrıştırıyor olabilir.
Örneğin, kapalı alan korkunun üzerine gidip rahatladıkça kalan hisler kapalı ortamın sembolik anlamıyla ilişkili olabilir.
Mesela çaresiz ve güçsüz olmak konusuna çok takılıyorsan çaresiz ve güçsüz hissettiğin işlenmemiş, olumsuz deneyimlerin bilinçdışı düzeyde tetikleniyor olabilir.
Belki de yaşamında çaresiz ve güçsüz hissetmeyi işinde, ilişkilerinde de yaşıyorsun ama bu gerçekle yüzleşmiyorsun.
İşte bunlarla yüzleşmen kapalı alan korkusuyla ilgili kalan hislerinin de çözümlenmesini sağlayabilir.
Uzm. Psk. Cem Gümüş