Kaygılı Bağlanma Nasıl Düzelir? Nasıl Tedavi Edilir?

Kaygılı bağlanma eğilimin varsa hayatı hem kendine hem de diğerlerine zehir ettiğini düşünüyor olabilirsin.

Kendini çok kırılgan, hassas, alıngan tedirgin birisi olarak görüyor olabilirsin.

İçten içe kendini yetersiz, değersiz birisi olarak görüyor olabilirsin.

Bu yüzden de bu kaygılı bağlanma eğilimini ortadan kaldırmak, bunun tedavi olmasını istemek, gayet anlamlı bir şeydir.

Sonuç olarak bu konuda gayet iyi bir niyetin var.

Ancak bunu tedavi edilmesi, kurtulunması gereken patolojik bir durumdur diye görmek seni pek de bir yere götürmeyecek.

Çünkü kaygılı bağlanma stili senin daha önce karşılaştığın belli olumsuz durumlara yönelik bulmuş olduğun bir başa çıkma yoludur.

Güçlü bir ilişki alışkanlığı ve kendine göre belli pozitif özellikleri olan bir ilişki kurma biçimidir.

Tabii ki bu biçimi nasıl kullandığın, ne kadar uygun şekilde kendi içinde kontrol ettiğin ve dışarıya yansıttığın konusu ayrı bir nokta; zaten sorun oluşturan şey de bu…

Dolayısıyla burada daha doğru bir soru sormak gerekiyor;

Bu bağlanma stilimin ilişkilerimi, hayatımı, yaşam kalitemi etkilemesini, negatif şekilde etkilenmesini nasıl önleyebilirim? Bununla nasıl uyumlu şekilde hareket edebilirim? Kendi stilimle birlikte nasıl daha sağlıklı, güvenli ilişkiler kurabilirim?

Bağlanma sorunlarında deneyimli bir psikolog olarak, bu yazıda kaygılı bağlanma stilin varsa yapabileceğin 7 noktanın ne olduğunu genel olarak anlattım.

Böylece hem kendi iç dünyanda hem de özellikle ilişkilerinde nasıl daha mutlu, huzurlu, dingin hissedebileceğin konusunda bazı fikirler edinebilirsin.

Eğer kendinde değil de eşinde, partnerinde, bir yakınında kaygılı bağlanma stili olabileceğini düşünüyorsan yine bu yazıyı okumanı öneririm.

Diğer yazılarımda da anlattığım gibi bir sorunu doğru şekilde analiz ettikçe, onu anladıkça neler yapılması gerektiği konusu da kendiliğinden gelir.

Bu yüzden de biz terapilerde farkındalığı artırmaya çok önem veririz.

Kaygılı bağlanma stilinde olan kişilerin genelde uygulayabilecekleri, işe yarayabilecek stratejiler nelerdir?

Bu kaygılı bağlanma stilinin ilişkilerini, hayatını sabote etmemesini nasıl sağlayabilirsin? Nelere dikkat edebilirsin?

1. Tehlike Algını Düzeltmek

Bu konuda seninle paylaşacağım 7 öneriden ilki; tehlike algını doğru bir şekilde aslında analiz edip, bunu rahatlatabilmen gerektiğidir.

Yaşadığın durumlar karşısındaki düşüncelerini doğru ve gerçekçi bir şekilde analiz edebilmeyi öğrenebilmen gerekiyor.

Eğer bunu yapamazsan kendini sürekli bir tedirginlik hissi içinde bulabilirsin.

Normalde belki o kadar kaygılanılmayacak ya da korkmana neden olmayacak bir durum karşısında doğru ve gerçekçi bir analiz yapmadıysan korku, kaygıyı daha yoğun bir şekilde yaşarsın.

Demek istediğim; eğer güvendeysen, güvende olduğunu hissedebilmen gerekiyor.

Eğer güvende değilsen güvensiz hissedebilirsin ve kendini korumaya yönelik belli önlemler alabilirsin.

İçinde bulunduğun durum neyse ona uygun, doğru ve gerçekçi şekilde hissedip hareket edebilmek gerekiyor.

Diyelim ki eşine karşı güvensizliklerin var. Seni aldatabileceğini düşünüyorsun, onun sadakatinden şüpheleniyorsun ama ilişkine baktığında belirgin bir sorun yok, şüphelenmeni gerektiren bir durum yok.

Eşinle alakalı belli konuları birileriyle paylaşsan bile onlar sana “Şüphelenecek bir durum yok bu söylediklerinde.” dedi diyelim.

O noktada eğer şüphelenecek bir durum yoksa eşine güvenebilmeyi seçebilmen gerekiyor.

Güvenmeyi seçmeyi kolaylaştırabilmek için kendinde kaygı sorununa neden olacak 2 noktaya dikkat etmen lazım.

Bunlardan ilki; olasılığı abartmak.

Başına gelebilecek olumsuz senaryoları, olasılığının çok yüksek olduğunu düşünüp zihninde uzun uzun kurgulamaman ve kurgulamayı seçmemen gerekiyor. 

2. ise, diyelim ki en kötü senaryo başına geldi.

O noktada da bununla başa çıkabileceğine yönelik kendine güvenmen gerekiyor.

En kötü senaryo eğer başına gelirse o zaman bir şekilde başa çıkarım, diye kendine bir güveninin olması lazım.

“Ben güvenemiyorum, ben mahvolurum öyle bir şey olsa” gibi bir düşüncen varsa o noktada şimdiden kendinde neleri geliştirmen gereken noktaların, kendinde ve hayatında nelerin eksik olduğunu ve neleri güncellemen gerektiği üzerinde kafa yorman lazım.

Belki özgüveninle, öz değerinle ilgili belli sorunlar olduğunu hissediyorsun.

Bunlarla yüzleşip gereken adımları atmam gerekiyor.

Eğer kendini güçsüz olarak görüyorsan kendini güçlendirmen gerekiyor.

Buraya kadar çok basit bir şekilde anlattım ama bunu uygulamak hiç de kolay değil farkındayım.

Diğer öneriler de buraya kadar anlattığım noktalarla bağlantılı.

Dolayısıyla da bu 1. basamakta anlattığım noktanın büyük bir çerçeve olduğunun bilincinde ol.

Belki hayat boyu kendini geliştireceksin, güçlendireceksin ama güvenli bir şekilde bağlanabilen biri olabilmen için en azından böyle bir rota koyman gerekiyor. 

2. Kendine de Yönelmeyi Seçmek

Kaygılı bağlanma stilindeysen yapman gereken önemli bir şey de; kendine yönelmeyi öğrenmek ve bu konuda adımlar atmaktır.

Kaygılı bağlanan stildeki birisi olarak ilişkiler senin için gerçekten çok önemli olabilir.

Eşinle, yakınlarınla, çocuklarına kurduğum ilişki senin için ön planda ve çok doyurucu geliyor ya da çok doyurucu olabileceğini düşünüyorsun.

Oraya çok yatırım yapıyorsun, çok beklentin var ama biraz kendine yönelebilmeyi, kendine yetebilmeyi de öğrenmen gerekir.

Mesela kaçıngan bağlananlar kendine yönelme, yetme konusunun uzmanıdırlar.

Kaçıngan bağlananların yaptığı tarzda, kendini fazla yalıtarak bir şekilde kendine yetmeye çalışmak kadar olmasa bile, kendiyle baş başa kaldıklarında yaptıklarına benzer şekilde aktiviteleri de hayatında yapabilmen gerekiyor.

Eğer kaçıngan bağlanan bir partnerin varsa onu belli oranlarda model alabilirsin.

Moral bozukluğun varsa, bir şeye canın sıkıldıysa tek rahatlama şeklin eşinle konuşmak olmamalı.

Kendi kendine de rahatlamayı öğrenebilmen lazım.

Arkadaşlarla sohbet etmek, farklı kaynaklar eklemek olabilir ya da kendi kendine oturup düşünmek, yazmak, günlük tutmak olabilir.

Bir şekilde yaşadığın, karşılaştığın durumlarda karşılanması gereken ihtiyaçlarını kendi kendine de karşılayabildiğine yönelik belli deneyimlerini biriktirmen lazım.

Bu konuda da bir alan açmam gerekiyor.

Eşim benim her şeyim, o beni taşımalı. Karşılaştığım durumlarda benim en büyük destekçim odur. Daha doğrusu o olmazsa ben başka türlü bir destek kaynağı bulamam. Üstesinden gelemem.” gibi bir psikoloji içinde olmaman lazım.

Çünkü böyle bir misyon yüklersen partnerine (kaygılı bağlandığın kişi çocuğun da olabilir, ailen de olabilir) çok büyük yükler, çok büyük sorumluluklar yüklersin.

Karşı taraf muhtemelen bu sorumlulukları karşılayamayacaktır, seni hayal kırıklığına uğrayacaktır ve bu da başka sorunları beraberinde getirir.

Ona yapışıyor olman seni güvensiz ve kırılgan bir durum içine sokar.

Rüzgarda savrulan bir yaprak gibi olursun.

Rüzgar nereden eserse sende yaprak olarak oraya doğru gidersin ama aslında oraya doğru gitmek istemiyorsundur.

Orası sana iyi gelmiyordur.

O noktada da kendine yönelebilme, kendine yetebilme deneyimini yeterince geliştirmediysen sana iyi gelebilecek noktalara doğru kendini sürükleyemezsin.

Özellikle kıskançlık sorunu yaşıyorsan ekstra dikkat etmen gereken bir konu olabilir.

Çünkü partnerinin de kendine yönelme, kendine yetme, farklı kaynaklardan da beslenme ihtiyacına saygı duyman gerekir.

Oradan alacağı şeyler farklıdır ve eğer biraz kaçıngan bağlanma eğilimi de varsa bunu daha yoğun da yapıyor olabilir ama bu konuyla çok savaşmaman burada özellikle önemlidir.

Böylece kendinle baş başa kaldığın zamanlar da kendine yetebilme deneyimini geliştirir, özgüvenin artabilir.

Hem de ilişkide gergin bir ortam, gergin bir iklim yaratılmayacağı için aslında aranızdaki yakınlığın arasına belli duvarlar örme gibi bir durum olmayacaktır

3. Kaybetme korkunu işlemek

Kaygılı bağlanma stilin varsa yapman gereken önemli bir konu da kaybetme korkusunu işlemendir.

Bir yakınını kaybetmek tabii ki çok büyük bir travma ama bu konuya gerçekçi bir şekilde baktığımızda da en acı travmalar, en acı kayıplar bile bir şekilde atlatılıyor.

Tabii ki çok büyük izleri kalabiliyor, çok acıtabiliyor.

insanın çocuğunu kaybetmesi gibi… Bunu bir ebeveyn olarak da söylüyorum; gerçekten düşündüğümde bile insanın tüyleri diken diken oluyor, kesinlikle çok kötü bir şey.

Bunu düşünmek, konuşmak bile şu an rahatsız edici ama gerçekçi bir şekilde bakarsak insan bir şekilde acılarının üstesinden gelebilen de bir varlıktır.

Ama çocuğunu kaybetme konusunu biraz daha özel bir yere koyabilirim.

Çünkü onun acısı gerçekten çok büyük ama bir şekilde insan hayatta bazı şeylerle karşılaşabiliyor.

“Ben bunlarla karşılaşırsam ne olur?” diye şimdiden düşünmenin bir anlamı yok.

Daha doğrusu bunları düşünüyorsak da var olanın kıymetini bilip zamanımızı dolu dolu yaşamamız gerekiyor.

Yapmamız gereken şey bu.

Dolayısıyla kaygılı bağlanma stilindeki biriysen, bu noktada gerçekten çok rahatsız edici senaryoları zihninde kurup “Öyle olursa ne olur? Ben bu acıyla yaşayamam.” diye şimdiden düşünmenin, ölmeden kendini öldürmenin bir anlamı yok.

Mantıklı ve gerçekçi olan bu.

Tabii ki duygularımı kenara koyarak konuşuyorum belki de ama gerçek olan durum bu…

Açıkçası dünyadaki en büyük kaybın aslında insanın kendini kaybetmesi olduğunu düşünüyorum.

Kendi içindeki çocuğu kaybetmek, içindeki çocukla temasını kaybetmek…

Bunu fark ettiğinde tekrar o bağları kurup içindeki çocukla birlikte, o çocuğun yalnız olmadığını gördükçe bazı taşlar yerine oturmaya başlayabiliyor.

Kendini güvenli bir bağlanma figürü olarak görebilmeye başladığında, kendi içindeki çocuğa güvenli bir bağlanma figürü olabilmeyi, üçüncü ebeveyn olabilmeyi öğrendiğinde yaşamında önemli kapılar açılmaya başlayacak.

Güven duygusunu içinde daha yoğun şekilde yaşamaya başlayabileceksin.

Travma terapilerinde bu çok odaklandığımız bir konudur.

Bunu gerçekleştirebilmek, o derinliğe inebilmek kolay bir şey değil.

Bu gerçekleştirildiğinde de ayrı bir güven hissi verebiliyor ve kaybetme korkusu gibi gerçekten çok rahatsız edici konulara yaklaşırken de daha farklı bir perspektiften bakabilme şansın olabiliyor.

Bu özellikle kaygılı bağlanma stili için çok önemsediğim bir konu… 

4. Eleştiriye Karşı Filtre Koy

Kaygılı bağlanma stilinde diğer önereceğim şey de eleştirilere karşı bir filtre koyabilmektir.

Çünkü kaygılı bağlanma stilinde içten içe değersizlik düşünceleri, yetersizlik düşünceleri olduğu için kolay bir şekilde tetiklenebilme de söz konusu oluyor.

Biri bir eleştiride bulunduğunda kendi benliğine bir saldırı olarak algılamak, alınmak, hassas bir şekilde tepki vermek gibi durumlar olabiliyor.

Çünkü bu da yine terk edilme korkusuyla bir başa çıkma yolu gibi.

Anlaması güç… Böyle yaptıkça karşı taraf için daha çok rahatsız edici oluyor, daha çok itici oluyor.

Karşı taraf, niye böyle davranıyor? diye düşünüyor. O ayrı bir konu.

Ama sonuç olarak böyle bir eğilim oluyor; eleştiriye karşı hassas olmak.

O yüzden eleştiriye karşı kendini güçlendirmeyi seçmen gerekiyor.

Bu konuda araya belli filtreler koyup karşındaki seni eleştirdiğinde bunu doğrudan kendi benliğine bir saldırı olarak almamak, doğrudan kişiselleştirmemek gerekiyor.

Eleştiriye karşı savunma teknikleri adında özel olarak hazırladığım yazıyı okuyabilirsin.

5. Öfke Patlamalarını Sahiplen

Kaygılı bağlanma stilin varsa dikkat etmen gereken önemli bir nokta da, öfke patlamalarını sahiplenmektir.

Çünkü ilişki sorunlarında kaygılı bağlanan kişiler genelde öfkesini daha sert şekilde gösterebilen, daha alevli, daha yüksek perdeden gösteren kişiler olabiliyor.

Böylece onların duyguları, tepkileri daha görünür oluyor.

Bu da içten içe hissedilen, o ilişki ile alakalı kaygıların dışa yansımasıdır.

Bir patlamayla birlikte bir nevi kendini biraz güçlü de hissetmeyi sağlayan bir durum olduğu için böyle bir savunma mekanizması olabiliyor.

Bunu öfkenin 5 özelliği yazısında detaylı anlatmıştım.

Sonuç olarak öfke patlamaları yaşamak, kaygılı bağlanan kişilerde kaçıngan bağlananlara göre daha sık gördüğümüz bir durumdur.

Bu noktada şöyle diyebilirsin; “Ya partnerim beni kırdıysa, incittiyse, bana güven vermiyorsa, ilgilenmiyorsa ilişki için gerekenleri yapmıyorsa, beni yalnız bırakıyorsa kusura bakmayın ben arkama bile bakmam. İçimden geleni söylerim. Kırıcı ise kırıcı. Üslubuma odaklanmam, çat çat söylerim. Niye ben ezilip üzüleyim? Karşıdaki ne düşünürse düşünsün. Sonuç olarak ben çok kızgınım. O zaman beni kızdırmasın. O beni böyle patlatıyor.”

Bu noktada gerçekten kırıldığın durumlar yaşadın, haksızlığa uğradın ve özellikle haksızlığa uğradığını hissettiğine belki bunu daha yoğun şekilde düşünüyorsun ve böyle hareket ediyorsun.

Tabii ki böyle bir hakkın var.

“Ben tepki gösterebilirim. İçimden geldiği gibi kendimi ortaya koyarım. Karşıdaki o an nasıl hissederse hissetsin, kırılıyorsa kırılsın. O da beni kırmasaydı.” gibi düşünüp böyle davranmayı seçebilirsin.

Böyle bir seçim hakkın var.

Ama bu seçim hakkını kullandığında karşı tarafın daha sevecen, daha sıcak ve ilgili olmasını, seni anlamasını, sana daha yakınlaşmasını bekleme.

Özellikle bu döngüleri sık şekilde yaşadıysan zaten artık bunun böyle olmadığını görüyorsundur.

Evet bazen karşı taraf o yoğun tepkiyi görünce “Gerçekten çok kırdım galiba. Hata yaptım. Özür dilemem gerekiyor. Bunu tamir etmem gerekiyor.” gibi bir refleksle gelebilir.

Ama bu tekrar tekrar olduysa, bir noktadan sonra eğer karşı taraf da tükenmeye başladıysa sana beklediğin tarzda yaklaşmayacaktır.

Beklediğin şekilde “Ben çok tepki gösterirsem karşı tarafa bir şeyleri fark ettiririm ya da yaptırırım.” gibi belli düşünceler içindeyken bunun artık böyle olmadığını gördükçe kendini çok sıkışmış, çaresiz hissedebilirsin.

Öfke patlaması gösterdiğinde karşı taraf bir şekilde senin beklediğin doğrultuda eğer hareket ediyorsa bil ki seni belki sorunlar daha büyümesin, daha fazla gerilmeyelim diye idare etmeye çalışıyor.

Bu özellikle kaçıngan bağlanan kişilerin yaptığı bir şeydir.

Ama orada kendi duygularını, kendi ihtiyaçlarını kenara koyarak bunu yapıyor.

Bu senin ne kadar içine siner?

Onu kendi içinde düşünmen gerekiyor.

Çünkü muhtemelen senin de istediğin şey; Partnerim ilişkiye kendini versin. Bağlansın. Bana yakın hissetsin. Ben bunu istiyorum zaten, tüm derdim bu, bunun için savaşıyorum (bunu agresif savaşçı pozisyonunda detaylı anlatmıştım). Verdiğim savaş bu ve bunun anlaşılmasını istiyorum.

İşte karşında da kaçıngan bağlanan biri olduğunda tüm bu öfke patlamaları gerçekten çok sıkıntılı şekilde sonuçlanabiliyor.

Araya duvarlar giriyor.

Hissettiğin o duyguların tabii yoğun olmasının önemli nedenleri var bunu kaygılı bağlanmanın nedenlerinde de anlatmıştım.

Muhtemelen geçmiş yaşantında temel ilişkilerinde güvensizlik yaşadığın, değersizlik yaşadığın, yetersiz olduğunu hissettiğin durumlar var ve bu yüzden de bunlar tetiklediği zaman çok yoğun duygular yaşıyorsun.

Bu yoğun duygular duygu patlamalarına, taşımalarına, kontrol edemediğin şekilde barajın kapağını açtığında gürlemesi gibi çıkıyor olabilir.

Muhtemelen o anda nabzın 100’ün üzerine çıkıyor; fizyolojik olarak nabız 100’ün üzerine çıktığı zaman frontal korteks yani beynin daha mantıklı düşünen, çok boyutlu düşünen tarafı yeterince çalışmıyor.

Amigdala bölgesi, orta beyin, duygulardan sorumlu olan daha ilkel tarafımız devreye giriyor.

Derler ya gözüme o an perde indi. Hiçbir şey göremedim. Hiçbir şey düşünemiyorum o an. Daha sonra pişman olacağım şeyler söyleyebiliyorum gibi…

Böyle bir durum içinde olduğunda gerçekten ilişki yıpranıyor ve ilişkideki o güven hissini, güven iklimini sağlayacak ortamı bir nevi sabote etmiş oluyorsun.

Eğer ilişkini önemsiyorsan bu konuda senin de sorumluluk alman gerekiyor.

Karşı taraf belki ilgisiz, uzak duruyor olabilir. Bu kesinlikle çözülmesi gereken bir sorun ama yangına körükle gitmemek lazım.

O yüzden de eğer duygusal taşkınlığı çok yaşıyorsan yapman gereken önemli şey mola vermektir.

Şu an çok gerginim, çok kızgınım, biraz düşünmeye ihtiyacım var, kendimi rahatlatmak gerekiyor, demelisin.

Kendi içinde çözüp halletmeye çalışman lazım.

Eğer zorlanıyorsan o zaman belki de altyapında işlenmemiş belli travmalar var.

Bilinç dışındaki bu işlenmemiş travmaları işleyip sindirmek gerekiyor.

Gerekirse bir destek alabilirsin.

Bu noktada “Eşim sorun çıkarıyor, yani ben patlamayayım da ne yapayım? Patlamasam hiçbir şey değişmiyor. Kılını bile kıpırdatmıyor.” gibi bir noktadaysan, böyle bir çaresizlik yaşıyorsan yapılacak başka şeyler var.

Etkili bir şekilde kendini ortaya koymak, sınır koymak konusunda belli becerileri geliştirebilirsin.

Bunlar kesinlikle öğrenilebilir noktalardır.

Belki birlikte çift terapisine gidebilirsiniz.

O noktada partnerinin bazı şeyleri fark etmesi biraz daha kolaylaşabilir.

Bir şekilde yapılabilecek şeyler var.

Yeter ki sen kendi öfke patlamalarının, duygularının sorumluluğunu al, bunları sahiplen.

Karşı taraf bana böyle yapıyor, böyle hissettiriyor gibi bir pozisyondan çık.

O zaman kendine güvenin de artmaya başlayacaktır.

6. Bitmemiş Meseleleri Çözümlemek 

Yukarıda bahsettiğim gibi bu duyguları yoğun bir şekilde yaşamanın, öfke patlamalarının, duygusal taşkınlıkların olmasının sebebi muhtemelen çocukluk döneminden itibaren gelen, işlenmemiş travmalar, yoksunluklar, belki duygusal ihmal, duygusal anlamda eksikliğini hissettiği durumlardır.

O yüzden de ilişkilerde karşılaştığın belli durumlar senin temelde hissettiğin değersizlik, yetersizlik, güvensizlik hislerini, sıkışmışlık hislerini aslında kolay bir şekilde tetikleyebiliyor.

İşlenmemiş travmalar nedeniyle duygu patlamaları yaşıyorsan, bu gibi durumlarda insanlar sana baktığında “Ya buna niye bu kadar tepki veriyorsun? Çok alıngansın, hassassın. Bunda bu kadar kızacak, patlanacak ne var?” gibi şeyler söylerler.

Çünkü dışarıdan baktıklarında aslında senin altyapıda neler yaşadığını bilmezler.

Çünkü bu işlenmemiş travmalar dışarıdan görülmez. Bunlar senin içinde yaşar. Anılarında yaşar.

Mesela önünde taşıman gereken bir yük varsa “Bunu niye taşıyamıyorsun ki? buna senin gücün yeter, anlayamıyorum.” derler.

Ama bilmezler ki sen sırtındaki çantada aslında 30-40 kiloluk bir ağırlık taşıyorsun.

Seni çok zorluyor ve artık bu ağırlığı taşımaktan çok yorulmuşsun.

O yüzden de bu yüklerden bırakman gerekenleri bırakmayı ve nereye bırakacağını da tabii ki bilmeyi öğrenmen lazım.

Bu konuda bir şeyler yapman gerekiyor.

Travma yazı ve videolarımda bu konuyu detaylı olarak anlattım.

Eğer bu söylediklerim sana tanıdık geliyorsa mutlaka o içeriklere bakmanı öneririm.

Bir şekilde kaygılı bağlanma stilin varsa (bu kaçıngan bağlanma stili için de geçerli) işlenmesi gereken belli noktalar vardır.

O yüzden bu konuya ekstra uyanık olmam lazım. 

7. Bireysel ya da Çift Terapisi Desteği Almak

Kaygılı bağlanma stilin varsa yapman gereken önemli bir şey de, tüm bu bahsettiğim önerilerin yanında bireysel ya da çift terapisi desteği almaktır.

Eğer bu kaygılı bağlanma eğilimin ilişkilerine, hayatına negatif bir şekilde yansıyorsa, ilişkide belli duygusal yoksunluklara, kopukluklara neden oluyorsa partnerinle olan ilişkinde özellikle belli sıkışmışlıklar yaşıyorsan çift terapisi alabilirsiniz.

Çift terapisi aldığınızda partnerin seni nasıl rahatlatabilir, yakınlığını sana nasıl daha etkili şekilde gösterebilir, seni anlayabilir konusunda bir alan bulmuş oluyor ve bu konularda kendini geliştirme şansı da olabiliyor.

Sen de aynı şekilde kendi duygularını nasıl daha etkili bir şekilde partnerini itmeden ortaya koyabilirsin gibi noktalarda bazı şeyleri deneyimleyerek öğrenme şansı bulabiliyorsun.

Eğer bu kaygılı bağlanma eğilimi senin iç dünyanda, ilişki dışında hayatındaki noktaları etkiliyor gibi görünüyorsa, bunlar daha ön plandaysa bireysel olarak da destek alabilirsin.

Böylece geçmişteki o işlenmemiş travmalar, bitmemiş meseleleri sindirmek, kendini yeterli hissetmek, değerli hissetmek gibi noktalarda ya da geliştirmen gereken bazı yaşam becerileri konusunda terapistinle birkaç seanslık verimli bir çalışma yürütebilirsin.

Böylece belki zaman içinde kendinde geliştirebileceğin noktaları daha kısa bir zaman dilimi içinde daha verimli ve tempolu şekilde işleme şansın olabilir.

Kaçıngan bağlanma stili gerçekten hayatın birçok alanına yansıyabilecek, önemli bir konu.

O yüzden de buraya kadar anlattığım bu 7öneriyi ciddiye almanı, önemsemeni, üzerinde kafa yormayı, belki bu yazıyı ara ara okuyup diğer yazılarla da bütünleştirerek kendine bazı yol haritaları çizmeni öneririm.

Çünkü bunları yaptığın zaman ilişkilerin de dahil olmak üzere yaşam kalitende önemli ilerlemeler, gelişmeler olacaktır.

Buna inanman önemli.

Kendine iyi bak. Ama gerçekten iyi bak. Bunu lafın gelişi söylemiyorum.

Açıkçası bugün seninle paylaştığım önerilerin tamamının da özetinin kendi bak olduğunu söyleyebilirim. O yüzden bunu ciddiye al.

Uzm. Psk. Cem Gümüş

Kaliteli Yaşam Danışmanlığı ve Travma Terapisi/EMDR özel çalışma alanlarımdır.

Psikolojik güçlükler ve kişisel gelişime yönelik birçok içerik (kitap ve online eğitimler vb.) paylaşıyorum.

İçeriklere ulaşmaya başlamak için buraya tıklayabilirsiniz.

Kendinin Terapisti Ol Kitabı

psikolog kitapları öneri kendinin terapisti ol

Daha Kaliteli Bir Yaşam İçin
4 Basamaklı Uyan Yöntemini
Nasıl Kullanabileceğinizi Öğrenin

10 Responses

  1. Merhaba .9 yaşında ikiz kızlarım var. Kızlarımdan birinde kaygılı bağlanma olduğunu düşünüyorum. Sürekli bana yapışık yaşak istiyor, gece benimle uyumak istiyor. Öfke patlamaları var, alıngan bir çocuk. Ona nasıl davranmam gerektiğini paylaşırsanız . Sevinirim

  2. Çocuklarla çalışmıyorum. Bir çocuk psikoloğuna danışabilirsiniz.

  3. eşimde ve oğlumda kaygılı bende kaçıngan bağlanma var sürekli bir kaos ortamı hakim . ne yapmam lazım düzeltmeye kimden başlamam lazım çok üzülüyorum

  4. Yazdığınız videoyu bulamadım nerede? Bu sorunla mücadele ediyorum ve nerdeyse hergun hem kaygıdan hem de bulunduğum bu hisler yüzünden ağlıyorum.

  5. Merhaba Cem bey,
    Travmatik bir hayat hikayesine sahip biri olarak sanırım korkulu bağlanma stiline sahibim. Bu bağlanma stiline dair kapsamlı bilgi edinmekte zorlanıyorum. (Bu durumu literatür kısıtlılığı olarak değerlendirdim.)
    Fakat tedavisi hakkında endişeliyim. Yetkin bir danışmana erişilebildiği takdirde tedavi edilmesi mümkün mü?

  6. Ergenlık donemındeyım ve kaygılı bir bağlanma sorunu yaşıyorum. Ne yapmalıyım?

  7. Selam doktor bey bu yazıda kendimi çok gördüm saplantılı şekilde bağlanmışım nerde napıyor başkasıyla mi düşünmekten karşı tarafa yansıtmaktan evliliğim bitiyor tek dediği biktim tiksindim senden demesi napmam gerekiyor bilmiyorum yurtdışında yaşıyorum oradan destek alamam ama kendime dur demek istiyorum bu durumdan cok rahatsızım iyi olmak istiyorum

  8. Merhaba, Cem Bey
    Kaygılı bağlanma stilimin olduğunu geç de olsa (29 yaşındayım) öğrendim. Daha öncesinde de bu durumun farkındaydım ve başa çıkmaya çalışıyordum. Ancak böyle bir duygu karmaşasının içinde olmak hala cehennem gibi geliyor ve bunu aşmak istiyorum. Şu an bir partnerim var ve onu daha fazla üzmek ve benden uzaklaşmasını istemiyorum. Bu yazınızı okudum ve ilgili birkaç videonuzu izledim. Online terapi yapıyor musunuz sizden destek almak istiyorum.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir