Duygusal ihmalkar-yetersiz anneler karşısında kendini daha huzurlu ve güçlü hissetmenin yolu nedir?
Anne-baban ile yaşadığın ilişkilerin -özellikle de annen ile yaşadığın ilişkilerin- izleri hayat boyu devam eder.
Bu önemli izlerden biri de anne-babanın ihmalkar, uzak ya da yetersiz olduğu modeldir.
Eğer şu anda hala annenle belli sorunlar yaşamaya devam ediyorsan, arada belli güçlükler, hayal kırıklıkları varsa bu yazıda anlattığım noktalar tam sana göre.
Bu yazıda öğreneceklerinle birlikte annene karşı duygusal olarak nasıl güçlü olabileceğinin, belli sınırları içsel olarak daha etkili bir şekilde nasıl koyabileceğinin cevaplarını bulacaksın.
Duygusal ihmal yaşatan annelerin özellikleri nelerdir?
Eğer bir anne duygusal ihmal yaşatıyorsa senin özellikle de duygusal ihtiyaçlarını tam olarak karşılamadığını hissedersin.
Kendini yeterli, sevilebilir hissetmek, değerli hissetmek gibi konularda çok erken yaşlardan itibaren bu konuda belli kafa karışıklıklarının olduğunu hissedersin.
Belki annen o duygusal yakınlığı sana yeterince gösteremedi
Hep bir şeylerle meşguldü.
Aklı başka yerlerdeydi.
Vaktini kaliteli bir şekilde tam olarak sana ayırmadı.
Belki de o sırtını yaslayabileceğin, güvenli bir liman gibi gelmiyordu.
Belki de belli yetersizlikleri vardı.
Kendi duygularını yeterince iyi kontrol edemiyordu.
Belki çok donuktu ya da depresif bir karaterdeydi; bu yüzden de ona ihtiyaç duyduğunda, ona sarılmak istediğinde, oyun oynamak istediğinde tüm varlığıyla orada değildi.
Belki bu yoksunluklarla birlikte ergenlik dönemine girdiğinde de yalnız hissettin.
Görünmez hissediyordun.
Annen sana kendi duygularını yansıtacak bir ayna olamıyordu; bundan dolayı da hissettiklerini, ihtiyaçlarını bir şekilde yaşayıp, fark edip kendi kimlik gelişiminde de belli yoksunluklar hissettin.
Diğer annelerle karşılaştırdığında annendeki bu yetersizlikler belki üzülmene neden oluyordu.
Belli hayaller kuruyordun.
Belki de “Annem neden böyle? Neden diğer anneler gibi değil?” diyordun.
O yoksunlukla birlikte yetişkin oldun, evlendin. Belki bu süreçlerde ve çocuk olduktan sonra da yine annenin duygusal olarak sana yeterince destek olamadığını gördün.
Bencil olduğuna, sadece kendi rahatını düşündüğüne inanıyor olabilirsin.
Hayatının önemli dönemlerinde, ona ihtiyaç duyduğun zamanlarda senin yanında olmamasını üzüntüyle, kaygıyla, hayal kırıklıklarıyla, birçok duyguyla birlikte yaşıyorsun.
Belki de bu karmaşık duygular da seni çıkmaz bir sokağa itiyor gibi.
Ama sen ne yapacağını bilmiyorsun.
Bunlar sana tanıdık geldiyse duygusal olarak ihmalkar olan bir annen var demektir.
Annenin böyle davranmasının aslında birçok nedeni var.
Daha önce 4A yöntemini anlattığım yazımda en sık rastlanan nedenlerinden bahsetmiştim.
Eğer merak edersen okuyabilirsin.
Yine de nedeni ne olursa olsun günün sonunda annenin sana yaklaşımının belli etkileri oldu.
Bazı etkiler belki de geriye döndürülemez gibi geliyor.
Annen olumlu olarak da birçok şey kattı ama olumsuz olarak da birçok şey kattı.
Şu anda bunu okuduğuna göre sana kattığı olumsuz şeylerin daha fazla olduğunu hissediyorsun.
Eğer annen hala kendi tarzıyla olumsuz etkilemeye devam ediyorsa sen de o yoksunluğu yaşamaya, o acıyı hissetmeye devam ediyor olabilirsin.
O noktada ne yapıyorsun?
Muhtemelen bir şekilde takılmamaya çalışıyorsun.
Bu duyguları bastırmaya çalışıyorsun.
Onu böyle kabul etmeye çalışıyorsun.
Ama bir noktadan sonra yapamıyorsun.
Damarına basacak bir şey çıkıyor.
Belki de daha sonrasında patlıyorsun.
Ona iğneleyici sözler söylüyorsun.
Doğrudan yargılıyorsun.
Belki de küçümsüyorsun.
Hatta bu karşılıklı atışmaya dönüyor.
Bu tartışmalara girmenin anlamsız olduğunu biliyorsun ama duygularını bastırmak da, kenarda tutmak da olmuyor.
Bir noktada dillendiriyorsun.
Diyelim ki, annen torununa karşı senin beklediğin gibi bir özen göstermiyor.
Sen de çocuğuna özenli şekilde davranılmasını istiyorsun.
Kendi çocukluğun gibi bir çocukluk yaşasın istemiyorsun.
Annen de çocuğuna senin kendi çocukluğundaki izleri taşıyarak yaklaştığında bu sana belki de 2-3 katı rahatsızlık veriyor.
Bir de üstüne üstlük annen sana “Sen de çok takılıyorsun, çok büyütüyorsun. Böyle yapmada ne var? Çok biliyorsun.” tarzı cümleler kurduğunda bu seni belki iyice delirtiyor.
O noktada tek düşündüğün şey; acı çekme ve ileride senin gibi ola potansiyeli olan çocuğuna destek olmak ve belki annenden onu korumak.
Bu yüzden çok farklı yerlere gidiyor.
Bilmiyorum ne kadar farkındasın ama annene bu şekilde yüklendiğinde, onu yargıladığında, ona patladığında onun bir şeyleri fark etmesini bekliyorsun.
Onu yargılarsan, ona yüklenirsen annenin kendi davranışlarını değiştireceğini bekliyorsun.
Beklenti içindesin.
Onun hala senin için önemli bir kaynak olduğunu düşünüyorsun.
Duygusal anlamda önemli bir kaynak olmasını belki içten içe arzuluyorsun.
Bu arzuların sadece şimdiki zamanla alakalı değil.
Muhtemelen içindeki küçük çocuk tarafın hala annenin özenli, şefkatli, akıllıca davranmasını, anne gücüyle, anne güveniyle yaklaşmasını arzuluyor.
Bunu arzu ettikçe her seferinde hayal kırıklığına uğruyorsun.
Bu hayal kırıklığıyla birlikte o boşluk hissi devam ediyor.
O boşluğu doldurması için de belki ona içten içe yalvarıyorsun.
Ama gün sonunda orası boş kalmaya devam ediyor.
Bu noktada anormal olan nedir?
“Annemin daha şefkatli olmasını, kendini geliştirmesini, daha farklı davranmasını bekliyorum. Bu anlamda kendini geliştirmesi lazım. Anneyse bunları düşünebilmeli. Bundaki sıkıntı nedir?” diye düşünüyor olabilirsin.
Anneni olduğu haliyle kabul etmiyorsun ve bu yüzden de kendini pasif bir kurban rolüne sokuyorsun.
O noktada annenin yaptığı ya da yapmadığı her şey senin iç dünyanı doğrudan etkliyor.
Bir nevi kendi mutluluğunun sorumluluğunu ona bırakmış oluyorsun.
Aynı küçük bir çocuk gibi.
Küçük bir çocuk kendi mutluluğunun sorumluluğunu tamamen alamaz.
Çünkü içinde bulunduğu çevredeki kaynaklara bağımlıdır.
En önemli kaynak da anne-babadır.
Daha da ön planda olan annedir.
Küçük bir çocukken annene muhtaçtın.
Onun yaptığı ya da yapmadığı her şey seni etkileme gücüne sahipti ancak bir yetişkin olduğun için bu güce sahip değil.
Bunun farkında olmadığından bir şekilde onun böyle bir güce sahip olduğunu düşünüyor olabilirsin.
Yetişkin hayatında bir çocuktan farklı olarak birçok içsel ve dışsal kaynağa sahipsin.
Artık hayatındaki tek kişi annen ya da baban değil.
Başka kaynaklarla birlikte o yoksunluğu telafi edeceğin fırsatlar da var.
İçsel anlamda da birçok fırsatın var.
Dolayısıyla burada içsel olarak sınır koymakta yaşadığın bir zorluktan bahsedebiliriz.
Mesela farazi bir örnek vereyim;
Eğer çocukluk döneminde ailen seni bir psikoloğa götürmüş olsaydı ve psikoloğa şunu deseydi: “Bu çocuk bizi beğenmiyor, sürekli öfkeli. Eleştiriyor, benim anneliğimi beğenmiyor.”
Psikolog da çocukla görüşüp onu değerlendiriyor olsaydı zaten asıl sorun kaynağının ailede olduğu sonucuna varacaktı.
Çocuklarla çalışan uzmanlar bu gibi sorunlarda aile ikliminde nelerin eksik olduğunu, çocuğun hangi ihtiyaçlarının eksik olduğunu belirler.
Sonra da aile içinde geliştirilmesi ve güncellenmesi gereken şeylere vurgu yapar.
Böyle bir ortamda çocukken mağdur olan kişi sen oluyorsun.
Ama yetişkinlik çağına geçtikten sonra bir şeylerin daha farklı olduğu gerçeğini görmeyip, çocukluktan gelen duyguların bilinç dışı düzeyde bir alışkanlık olarak devam etmesine izin verirsen ya da işin bu noktasına çok fazla kafa yormazsan kendini bir kurban gibi hissedersin.
O mağdur hissiyatı içinde duyguların rüzgarda savrulan bir yaprak gibi olur.
Rüzgar nereye eserse sen de oraya gidersin.
Böyle oldukça hem anı yaşamadığın için annenle kurduğun ilişkilerin daha da kötüleşir hem de bir kurban rolün hayata bakış açın haline, bir alışkanlık haline gelebilir.
Bu rol senin üzerine yapıştıkça farkında olmadan eşine, çocuklarına, arkadaşlarına ve diğer insanlara karşı da kurban rolüyle hareket edersin.
Yaşadığın belli bir güçlük olduğunda “Bu konuda yapabileceğim bir şey yok. Sorun dışarıda. Dışarıdaki soruna sahip olan kişilerin çözmesi gerekiyor.” diye düşünen bir pozisyona gidiyorsun.
İçten içe seni tüketip sıkıştırıyor ve ilişkilerini de negatif etkiliyor.
Öyleyse kurban pozisyonuna girmeden annenle olan ilişkilerini nasıl düzenleyebilirsin?
Duygusal olarak nasıl daha güçlü ve huzurlu olabilirsin?
Bu noktada buraya kadar anlattığın süreçlerin farkında olup daha sonra da hayatında yeni bir sayfa açmaya karar vermen gerekiyor.
Bu sayfa özellikle içsel olarak açacağın bir sayfa.
Kendi içsel dünyandaki duyguların farkında olman ve dışsal dünyanın sorumluluğunu kabul edip uygun şekilde hareket etmeye niyetlenmen gerekiyor.
Tüm bunları yapabilmek için kendinde geliştirmen gereken ve göremediğin noktaların, becerilerin farkında olman lazım.
Belki de “Büyük olan annem. Onun büyüklük göstermesi, bir şeyleri akıl edip düşünmesi gerekiyor.” gibi düşünebilirsin.
Önce o adım atsın yazısında anlattığım gibi böyle bir pozisyonda kaldıkça, kişisel gelişim fırsatlarını değerlendirmedikçe bu kurban pozisyonunu devam ettiriyorsun.
Bu artık senin seçimin oluyor.
Bilinç dışı seçiminin bilinçli olarak farkına varırsan bunun anlamsız olduğunu zaten fark edeceksin.
O noktada da ne yapacağın konusu kendiliğinden önüne serilecek.
Nasıl yapabileceğin ile ilgili daha sistematik ve net bir çerçeveye ihtiyaç duyuyorsan 4A adını verdiğim yöntemi uygularsan anlattıklarımı ete kemiğe daha kolay büründürebilirsin.
Kendi kişisel gelişim sürecinde daha etkili bir şekilde yol alabilirsin.
Konuyla ilgili düşüncelerini yorumlar kısmında paylaşabilirsin.
Tekrar görüşmek üzere,
Uzm. Psk. Cem Gümüş