Duygulara böyle yaklaşan herkes başarısız olur.
Ne yani duyguları kontrol etmek, yönetmeye çalışmak yanlış bir şey mi?
Evet, yanlış bir şey.
Meslektaşlarımın birçoğunun duyguları kontrol etmek ve yönetmek kavramlarını kullandıklarını bilen bir uzman psikolog olarak bunu söylüyorum.
Birçok kişi gibi duygularla aran iyi değilse yazdıklarımı düşünmen faydalı olacaktır.
Bu yazıda duygu kontrolü ve duygu yönetimi konusunu işledim.
Bu kavram bizim alanımızda da kullanılıyor hatta bu adlarla yazılan birçok kitap bile var.
Bu içeriklerin birçoğuna katılsam bile verdikleri ana mesajın gözden kaçırıldığını gözlemliyorum.
Duyguları kontrol etmenin ne mahsuru var? diye düşünebilirsin.
Ben de bu mesleğin acemilik zamanlarında bir mahsuru olmadığını zannederdim.
Kaygı, öfke, üzüntü, suçluluk, utanç gibi olumsuz duyguların ne yararı olabilir ki.
Bunlar sorunlu duygularsa o zaman bunları kontrol etmeli -ya da daha yeni bir ifadeyle- yönetmeliyiz.
Canımızı sıkan bu duygular konusunda kesinlikle bir şey yapmak gerekiyor ama birçok meslektaşım da dahil olmak üzere gözden kaçırılan çok önemli bir nokta var.
Duyguları olumsuz görüp bu duyguları kontrol etmeye ve yönetmeye çalıştıkça şunu kabul etmiş oluyoruz:
“Duygular sorunludur, olumsuz duygular iyi değildir; bunlar geldiğinde kontrol edip, yönetip değiştirmeliyiz yoksa iyi olmaz.”
“Evlilikte eşler tartışmamalıdır, birbirine negatif duygular hissettirmemelidir yoksa büyü bozulur ve araya mesafe girer.”
“Hayatta neredeyse hiç kaygılanmamaya çalışmalıyım yoksa zayıf hissederim.”
“Üzüntü hissedeceğim şeyler olmamalı yoksa içten içe bu acıyla ve mutsuzlukla başa çıkamayacağımı, hep karamsar olacağımı düşünürüm.”
“Hiç suçluluk ve utanç hissetmeyeyim yoksa kendime saygım azalır ve diğerleri tarafından dışlanırım.”
İlk başta mantıklı gibi görünse de aslında farkında olmadan birçok sorunun başlangıcı da bu tür düşüncelerdir.
Bu tür düşünceler kendi doğana aykırı hareket etmeye ve işleri daha da karmaşıklaştırmaya neden oluyor.
Nasıl mı?
Bu düşüncelerin ortak noktası; duyguları kontrol ederek ve yöneterek, iç dünyanda, bu duyguları görmezden gelmek ya da bastırmak gerektiğini düşündürmesidir.
Uyan Yöntemi sistemimde de bahsettiğim psikolojik uyku hali dediğim durumdayken duygulardan rahatsız olur ve kontrol etmeye çalışırsın.
Doğrudan duygularla uğraşıp bu duyguları kötülersen duyguları hissetmek rahatsızlık verir.
Bu yüzden de bunlardan kurtulmaya çabalarsın ancak bu duygulardan kurtulmaya çalışırsan doğana aykırı hareket edeceğinden dolayı iç dünyanda direnç hissedersin.
Duyguları da sonra ne kontrol edebilmiş ne de yönetebilmiş olduğunu görürsün.
Daha önceki birçok konuşmamda da paylaştığım gibi duygular bize ihtiyaçlarımızın karşılanıp karşılanmadığını gösteren işaretlerdir.
Ayrıca bizi ihtiyaçlarımızı karşılama yönünde motive etmeye çalışırlar.
Doğamızdaki bu gerçeği görmezden gelerek “Bu duygu hoşuma gitmedi, bana iyi gelmiyor; o yüzden ben bu tür duyguları yaşamayayım.” dediğinde kendine zarar veriyorsun.
Basit bir örnek üzerinden anlatayım.
Hastalanınca kendini yorgun hissedersin.
Enfeksiyon varsa ateşin çıkabilir. Yorgunluk ve ateş çıkması senin bağışıklık sisteminin devrede olduğunu gösterir. Ama sen “Niye yorgun hissediyorum? Niye ateşim var? Termometredeki bu dereceden hoşlanmadım, bunun çözülmesi gerek.” deyip, bu yönde hareket edip asıl gereken şeyleri yapmazsan iyileşme sürecini olumsuz etkileyebilirsin.
Demek istediğim; sapla samanı birbirine karıştırmamalısın.
Eğer bir yakınına öfkelendiysen sorun bu öfkede değil; engellenen ya da öyle olduğunu düşündüğün karşılanmamış ihtiyacındadır.
Bu konuda bir şeyler yapmadıkça aranıza duvarlar girecektir.
Eğer kaygıların varsa bu senin zayıf karakterli birisi olduğun anlamına değil; karşılaşabileceğin olası bir sorunu önleme ihtiyacına işarettir.
Kaygıyı bastırdıkça gerçek gücünü hissedemezsin.
Üzülmene neden olan bir durum yaşadıysan bu senin yaşam boyu ızdırap çekeceğin karanlık bir döneme girdiğin anlamına gelmeyebilir.
Belki de bu üzüntü sana gerçekten önemli olan şeylerin neler olduğunu gösteriyordur.
Bu üzüntüyü yok saydıkça hayatın bazı gerçeklerini bir türlü kabul edemezsin.
Suçluluk, utanç duyguları yaşıyorsan senin kötü birisi olduğundan ziyade sorumluluk bilincine sahip olduğunu ve diğer insanlar tarafından saygı duyulma, kabullenilme ihtiyacın olduğunu gösterebilir.
Bu duygularla yüzleşmedikçe kendine olan saygını hissedemezsin.
Özetle, duyguyu kolun ve bacağın gibi değerli bir unsur olarak hayatında kabullenmeli ve onu anlamalısın.
Onu biçimlendirme, kontrol etme, yönetme gibi kavramlarla yaklaşmamalısın.
Kabullen de demiyorum tam olarak çünkü bazen sadece kabullenme de duyguların verdiği asıl mesajı görememeye neden olabilir.
Peki duygulara nasıl yaklaşayım?
Elçiye zeval olmaz diye bir söz vardır. Duyguları elçi gibi düşünebilirsin.
Elçinin getirdiği mesajlara odaklanmak, bu konuda bir şeyler yapmak gerekiyor.
Elçiyle uğraşmak, verdiği mesajı tolere edemeyip bu nedenle onu kötüleyip, cezalandırmak anlamsızdır.
Elçinin verdiği mesaj sonrasında kendi hayatının hükümdarı olarak neyi kontrol edebilirsin-yönetebilirsin?
Kararlarını ve davranışlarını kontrol edebilirsin.
Zihnindeki her bir düşüncenin arkasında bilinçli ya da bilinçsiz bir karar vardır.
Bu kararlarını duygularınla paralel şekilde belirleyip daha sonra da uygulayabilirsin.
Olumsuz gibi görünen, canını sıkan, huzurunu kaçıran elçilerin verdiği mesajlar sana gerçekte ne olduğunu gösteren işaretlerdir.
Bunları doğru okumayı öğrenirsen tüm bu dediklerimi de yapabilirsin. Böylece duyguların da buna göre evrilir.
Anlattıklarımı uygulamak o kadar kolay değil, söylenebilecek daha çok şey var.
Bunları içselleştirip hayatına aktarmak senin elinde.
İşini biraz daha kolaylaştırma konusunda blogumda birçok farklı içerik paylaştım. Yaşadığın duruma göre uygun olan diğer yazıları da okuyabilirsin.
Kendine iyi bak. Bunun için duygularınla uyum içinde yaşamayı öğrenmen yeterli.
Uzm. Psk. Cem Gümüş
Bir Yanıt
Elçi harika bir analoji olmuş..