Daniel Amen adlı Amerikalı bir psikiyatristin bahsettiği 18-40-60 kuralı sosyal kaygıyı anlama konusunda güzel bir özetleme sağlıyor. Bu kurala göre:
18 yaşında diğerlerinin senin hakkındaki düşüncelerini çok önemsersin.
40 yaşında diğerlerinin senin hakkındaki düşüncelerini dert etmemen gerektiğini ve kendin olabileceğini anlarsın.
60 yaşında ise aslında diğerlerinin senin hakkında değil; kendileri hakkında düşündüğünü, odak noktalarının ve dertlerinin aslında kendileriyle ilgili olduğunu anlarsın.
18-40-60 kuralının işaret ettiği şey özetle şu; herkes kendini düşündüğü için diğerlerinin senin hakkındaki düşüncelerini dert etmek anlamsızdır.
18-40-60 kuralını ilk gördüğümde kendi kişisel ve mesleki yaşamımı düşündüm.
Yaş dönemlerinin gerçekten de aşağı yukarı bu paralelde olduğunu ben de benzer şekilde gözlemledim.
Ergenlik dönemim olan 18 yaş civarı diğer insanların düşüncelerine önem verdiğim, daha doğrusu kaygılandığım zamanlardı.
Acaba nasıl bir izlenim bırakırım, hakkımda ne düşünürler? gibi özgüvenle bağlantılı dertlerim vardı.
Sonraki yıllarda ise 40 yaşına doğru ilerlediğim dönemde artık diğerlerinin benim hakkındaki düşüncelerine göre kendimi konumlandırmamam gerektiğini anlıyorum.
Kendim olabilmek, düşüncelerimin ve değerlerimin arkasında durabilmek çok önemli ve bunu yapabilecek gücümün olduğunu görüyorum.
60 yaşla birlikte başlayacak yaşlılık döneminde ise daha derin bir anlayışla konuya daha bilge bir perspektiften bakacağıma inanıyorum.
Mesleğimin getirdiği bir avantajla insanlara var olduğu haliyle bakıp onları kendi biricikliği içinde değerlendirmek yaşlılık bilgeliğine benzer hissettirse de bunu duygusal olarak da hissetmek zaman içinde olacaktır.
Peki bu 18-40-60 kuralı tespitin ötesinde ne işine yarayabilir?
Bu kuralın özetlediği durumları kişisel gelişiminin durakları olarak görebilirsin.
Kendini daha iyi tanıyarak yolculuğunda bu duraklara ne kadar yakın olduğunu anlayabilirsin.
Böylece bu duraklara ulaşma konusunda daha emin adımlar atabilir ve kendini motive edebilirsin.
İstatistiklere baktığımda takipçilerimin büyük bir çoğunluğunun 18-45 yaş arasındaki kişiler olduğunu görüyorum.
Bu da oldukça anlamlı çünkü kişisel gelişim sürecinde gelişime en çok ihtiyaç duyulan zamanlar bu yaşlardır.
Ergenlik ve genç yetişkinlik döneminde birisi olarak beni dinliyorsan diğer insanların düşüncelerini önemsemen çok anormal değil çünkü kendi kaynakların yeterince güçlü değil ya da bu kaynakları nasıl kullanabileceğini tam olarak bilmiyorsun.
Deneyim eksikliğin var.
Maddi, manevi olarak birilerine bağlı yaşamak zorundasın ve bu yüzden de onların senin hakkındaki düşüncelerine karşı ekstra hassas oluyorsun.
Ancak hayatında bazı şeyler oturup kaynakların güçlenmeye başladıkça orta yaşa doğru artık kendine güvenin artmaya başlar ve kendin olma özgürlüğünü yaşayabilecek imkanlara ulaşırsın.
Bu aşamayla birlikte liderlik enerjini daha aktif kullanıp diğerlerinin onaylamayacağı ama senin inandığın şeyleri yapma konusunda daha cesaretli hissedebilirsin.
Bu enerji yaratıcı ve yenilikçi şekilde üretken olmanı sağlayacaktır.
Yaşlılık döneminde ise artık sen bir kaynak haline gelirsin.
İnsanlara model olursun, onların gerçek hayatla yüzleşip yaşamlarını daha çok sahiplenebileceklerini bilirsin.
Aslında yeterli kaynaklara sahip olduklarını fark ettirmeye çalışırsın.
Bu kaynaklara ulaşma ve bu kaynakları kullanma konusunda sorumluluk almalarının önemini vurgularsın.
Tabii ki bu anlattıklarım ideal koşullarda olan durumlardır.
İşlenmemiş travmalar, kurban psikolojisi, bilinç dışı kalıplar gibi sıklıkla anlattığım etkenler bu süreçte aksaklıkların olmasına neden olur.
Yaş ilerlemesine rağmen yaşlılık döneminde dahi halen 18 yaştakine benzer şekilde el alem ne der? takıntısı devam edebilir.
Bu düşünceler bir kısır döngü haline geldiğinde sosyal fobi, özgüven eksikliği, depresyon, ilişki problemleri gibi yaşam kalitesini önemli oranda azaltan sorunlar ortaya çıkar.
18-40-60 kuralını göz önünde tutarak kişisel gelişim sürecinde nerede olduğunu anlayabilirsin.
Bu süreç bir yolculuksa ve yolculuktaki ara durakların bilincinde olursan o duraklara daha kolay ulaşabilirsin çünkü nereye gideceğini biliyorsundur.
Yolculuktaki zorlukları da fark ederek bu gibi durumlarda kendini motive etme imkanın olabilir.
Örneğin, ben YouTube kanalımı açtığımda olumsuz yorumların da geleceğini, en başta da benim mükemmeliyetçi tarafımın devreye girip verimimi düşürebileceğini biliyordum.
Çünkü kişisel gelişim yolculuğumda hangi durağa yakın olduğumun bilincindeydim.
Bu yüzden de karnımı ağrıtan bir his yaşadığımda bu hissin kişisel gelişim yolculuğumda neye hizmet ettiğini, bana ne göstermeye çalıştığını anlamaya çalışıyorum.
Uyan Yöntemi eğitim programımdaki çerçevede bunu kendini kendine 4 basamakta nasıl yapabileceğini anlatıyorum.
Orada da anlattığım gibi hisleri fark edip, analiz edip sonrasında bunu yolculuğun duraklarında uygun yere oturtunca motivasyon da artıyor.
Zor gelen şeyler eskisi kadar zor gelmeyebiliyor.
O yüzden de 18-40-60 kuralında hangi noktada olduğunu analiz edip bir sonraki durağa ulaşmak için güncellemen gereken şeylerin neler olduğunu fark etmeni öneriyorum.
Ben kişisel gelişim sürecini verimli hale getirmek için kendi üzerinde çalışmanın bu duraklara ulaşma zamanını kısalttığına inanıyorum.
Danışanlarıma da hep söylediğim bir şey var;
Terapi, belki de 10 sene sonra fark edip güncelleyeceğin şeyleri şimdiden fark etmene ve güncellemene destek olma sürecidir.
Kendi kendine ya da bir dönem terapi gibi bir destek alarak tıkandığın noktaları aşabilir ve daha verimli şekilde yola devam edebilirsin.
Nasıl bir plan izlersen izle önemli olan şey, hislerinin bilincinde olman ve hayatını sahiplenmendir.
Yaşam sana gereken tüm cevapları verecektir, yeter ki onun işaretlerini anla.
Kendine iyi bak. Yaşlandıkça zaten bunun neden önemli olduğunu anlayacaksın ama niye o kadar bekleyesin ki.
Bunu bir düşün.
Uzm. Psk. Cem Gümüş