- Akışa bırakmak, güzel bir kavram ve çok da önemli ama bazen akışa bırakmaman, durup düşünmen gereken noktalar olduğuna inanıyorum.
- Bu noktalardan ön plana gelen 3 tane konu:
- Ben böyleyim körlüğü
- Kurban psikolojisi alışkanlığı
- Potansiyelini harcama hissi
- Eğer bunlardan birini yaşıyorsan körü körüne akışa bıraktığında yaşam kaliten düşecektir.
- Konuyu detaylı anlattığım videoyu izleyebilir ya da yazıyı okumaya devam edebilirsin.
Hayatı akışına ve oluruna bırakma konusu, kişisel gelişim alanında popüler bir kavramdır.
Duyguların ve ihtiyaçlarınla temas halinde olup kendin olabilmek, akışa bırakabilmek, spontanlık çok güzel ve olması gerekendir.
Birçok kaygı, depresyon, öfke probleminin temelinde kendin olmamak, akışa bırakamamak, bir şeylere takılmak var.
Ama acaba bazen akışa bırakmayıp durman gereken zamanlar da olabilir mi?
Akışa bırakma konusunda yeterince dikkat edilmediğini gözlemlediğim bazı noktalar olduğunu düşünüyorum.
Bunları 3 grupta toparladım.
Eğer yaşamında akışa bıraktığını düşünmene rağmen halen tanımlayamadığın sıkıntılar varsa yazıyı sonuna kadar okuman faydalı olabilir.
1. ‘’Ben Böyleyim’’ Körlüğü
Bunlardan ilki, ben böyleyim körlüğü dediğim bir kısır döngüdür.
Eğer ilişkilerinde negatif geri bildirimler alıyorsan, benzer konularda eleştiriliyorsan, karşı taraf onu zor duruma soktuğun konusunda seni yargılıyorsa, hayatında genel olarak hep aynı konularda sorun yaşıyorsan belki de ben böyleyim körlüğü yaşıyorsun.
Empati, çalışkanlık, sabır, iletişim, dakiklik, düzenlilik, esneklik gibi konularda mevcut düzeyini kabul edip “Benim yapım böyle, benim için sıkıntı yok. Değiştireceğim bir şey yok, beni herkes böyle kabul etsin.’’ diyebilirsin.
Bu noktada senin için akışa bırakmak demek; bu konulara kafa yormayıp, problem yaşasa ve insanlar neden böyle? diye isyan etsen bile olayları oluruna bırakmaktır.
Ben böyleyim körlüğünde, gerçek benliğinle temas etmeme olasılığına açık olman gerekir.
Kendin olmak, gerçek benliğin olmaktır. Potansiyelinle temas edip büyüme ve gelişmeye açık olmaktır.
İşlevsel olmayan, katı kalıpları öğrenen bir çocuk zamanla bu kalıpları kişiliğinin parçası olarak görerek yetişkin haline gelir.
Sanki bu kalıplar doğuştan, genetik geçişle kendisindeymiş gibi düşünüp “Ben böyleyim.’’ diye inanmaya başlayabilir.
Bu noktada, “Ben böyleyim, akışa bırakıyorum işte.” demek kendini kandırdığın bir uyku hali olacaktır.
Gerçek benliğin, geliştirmen gereken konular hakkında sana aslında sinyaller gönderir.
Kendin olarak hareket ettiğini düşündüğün konularda iç ve dış dünyanda huzursuzluk yaşıyorsan gerçek anlamda kendin olmamışsın demektir.
Bu sinyallere karşı kör olup, kendinde geliştirebileceğin herhangi bir şey olmadığına inanıyorsan akışa bırakmayıp düşünmen gereken şeyler var demektir.
2. Kurban Psikolojisi Alışkanlığı
Akışa bırakmaman gereken 2. durum, kurban psikolojisi alışkanlığıdır.
Kurban psikolojisi alışkanlığın varsa kendini sürekli bir mağdur olarak görüp yakınırsın.
Sorunları çözme konusunda, “Yapacak bir şey yok, şanssızım, başkaları kişi daha iyi imkanlara sahip, mağdur ediliyorum, yapımda sorun var.” gibi yakınmaları düşüncelerinde veya açık şekilde söylersin.
Hep bekleme halinde olursun.
Mevcut durumunu geliştirecek, yaşam kaliteni artıracak adımları tutarlı şekilde atmazsın.
Kurban psikolojisi alışkanlığında da akışa bırakmış gibisindir.
Bu akışa müdahale edemeyeceğini, çaresiz ve güçsüz olduğunu düşünürsün.
Alabileceğin sorumlulukları almaz, bu sorumlulukları akış içinde başkasının almasını beklersin.
Kurban psikolojisi alışkanlığı kendine ve çevrene kronik bir stres yaşatmana neden olduğundan dolayı akışa bırakmayıp üzerinde durman gereken önemli bir durumdur.
3. Potansiyelini Harcama Hissi
Akışa bırakmamanı önerdiğim diğer bir durum da potansiyelini harcadığına yönelik bir hissinin olmasıdır.
Eğer böyle bir hissin varsa yaşam kaliteni artıracak adımları atmıyorsun demektir.
Belki bunların ne olduğunu bile netleştirmemişsindir.
Hal böyle olunca hayatın akışı içinde sürüklendiğini hissedersin.
İlişkilerinde, işinde, günlük yaşamında olayların ve durumların akışı seni yönlendiriyor gibi gelir.
Ertelemeler ön plandadır.
Anlamlı ve faydalı ancak sıkıcı ve zorlayıcı olabilecek bir şeyler yapmaya niyetlendiğinde birden kendini daha eğlenceli olabilecek, oyalanabileceğin şeyleri yaparken bulursun.
Aslında bunları yapmaya doğru akmaya seyirci kalırsın.
Potansiyelini harcadığın hissiyatıyla uzun süre akışa bırakırsan bir süre sonra yaşamın anlamsız ve boş olduğuna yönelik bir düşünce ön plana gelip kronik bir strese neden olabilir.
Eğer bu 3 durumdan en az birisi bile tanıdık geliyorsa ne yapman gerekir?
Benim önerim, akışa bırakmayı farkındalık haliyle yapman şeklindedir.
Neyi değiştireceğini, neyi akışa bırakıp kabulleneceğini bilmek için önce durup düşünmen gerekir.
Bir kere değil; birkaç kere, düzenli ve kaliteli şekilde hatta bir alışkanlık mantığıyla yapmanı öneririm.
Akışın kendisinin iç ve dış dünya arasında bir uyumsuzluk yaratıp yaratmadığını fark etmelisin.
Eğer uyumsuzluk varsa ve bu 3 durumdan birisi devam ediyorsa o zaman göremediğin bir şeyler var demektir.
İşte bu kadar basit ve aynı zaman da bu kadar zor.
Zor olan bu şeyi yaptığında bir şeylerin daha basitleştiğini göreceksin.
Bu düşünme işini bir terapistten destek alarak verimli şekilde yapabilirsin ya da kendi kendine özel bir çerçeveyle yapabilirsin.
Kendi kendine yapabileceğin bir çerçeve olarak Uyan Yöntemini önerebilirim.
Uzm. Psk. Cem Gümüş