İlişki sorunlarında önce o adım atsın sorununun analizi ve bu konudaki çözüm yolları nedir?
İlişkinde yaşadığın sorunlarda “Öncelikle eşimin bir adım atması gerekiyor, önce o bir şeyleri değiştirmeli.” gibi bir beklentin olabilir.
Bu konu çift terapisinde sık karşılaştığımız konulardan bir tanesidir.
Bu yazıda bu hassas konuyu seninle paylaştım.
Yazı üzerinden yüz yüze bir iletişim kuramadığımız için beni doğru anlamanı isterim.
Dolayısıyla bu yazıyı sonuna kadar okumanı öneririm.
Önce o adım atsın dediğin tarzdaki sorun türleri nedir?
Ne tarzda ortak özellikleri var? diye baktığımızda temelde bu sorunların ortak özelliği; karşındaki kişinin sorunlar nedeniyle problemler yaşadığını düşünürsün.
Karşındaki kişi başlatıyor.
Karşındaki kişi çözüm için adım atarsa her şey çözülür, gibi bir beklentin, düşüncen vardır.
Böyle analiz edersin.
Birkaç örnek verecek olursam;
- İlgilenilmeme sorunu
“Eşim benimle ilgilenmiyor. Soğuk davranıyor. Dolayısıyla her şeyin sorumlusu o. Eğer o böyle davranmazsa her şey çözülür.”
- Yargılanılıyor olmak
“Eşim çok eleştirel, yargılayıcı. Bunu değiştirmediği müddetçe hiçbir şey düzelmeyecek. Hatta artık ben de yargılayıcı bir şekilde konuşuyorum. Başka türlü derdimi anlatamadığımı hissediyorum.”
- Güvensizlik, kıskançlık sorunu
“Eşim bana güven vermiyor.” ya da “Yeterince özenli davranmıyor. Hassas noktalarımı dikkate almıyor.”
Belki de gerçekten sadakatle alakalı belli sorunlar, belli travmalar yaşadın.
Bununla alakalı bir tamir sürecinde olabilirsin ama bunu eşinden kaynaklandığını analiz ediyorsun.
- İletişim çatışmaları
Eşin belki çok sinirli birisi, kızdığı zaman öfke patlamaları içine giriyor.
Ya da duvar gibi olabilir. Ulaşamıyorsun, derin bir iletişim kuramıyorsun.
Bu noktada da bunu karşı tarafın çözmesi gerekiyor.
- 3. kişilerle alakalı sorunlar
Bir şekilde kendi ailesine ya da arkadaşlarına karşı sınır koyamıyor olabilir.
Bu da ilişkiye ayırdığı zamanı etkiliyor ya da başka sorunlar çıkarıyor.
- Belli kişilik farklılıklarıyla ilgili sorunlar
Örneğin eşin fazla içe dönük, sıkıcı ya da fazla dışa dönük bu yüzden de sana ve ilişkiyi fazla zaman ayırmıyor, güven vermiyor olabilir.
Fazla takıntılı ve kontrolcü tarafı olabilir.
Ya da fazla vurdumduymaz, rahat bir tarafı var ve sorumluluklarını yeterince almıyor.
Buraya kadar saydığımız özelliklerde eşinde belli sorunların olduğunu ve bunları düzelttiğinde sorunların hallolacağını düşünüyorsun.
Bu konuda haklısın.
Kesinlikle bu gibi sorunlarda eşinde değişmesi gereken özellikler var.
Muhtemelen sen de buna odaklanıyorsun ama günün sonunda değiştiremiyorsun.
Sonuç olarak karşı tarafı %100 kontrol edemezsin.
Bu tür sorunlarda da “Benim de yapabileceğim bir şey yok ve açıkçası sorun ondan kaynaklanıyorsa da benim adım atıp sorun çözmem adil de değil. Eğer sorun ondan kaynaklanıyorsa önce onun adım atması gerekmez mi?” diye düşünüyorsun.
Çünkü belki de kendini mağdur biri gibi ya da kurban gibi görüyorsun.
Belki haksızlığa uğradın,
Anlaşılmadın,
Çok kırıldığın deneyimler yaşadın. Bu deneyimler aklına geldiği anda bile duyguların hızlıca kabarıyor.
Duyguların görülmedi.
Bu sorunlar karşı taraftan kaynaklanıyorsa adımı karşı tarafın atması gerekiyor, diye düşündüğün için aklından belki şunlar geçiyor:
Özür dilese,
Anlamaya çalışsa
Anlasa,
Beklediğim şekilde davransa,
Bunları değiştirse kendisine de iyi gelecek.
Çok mu şey istiyorum, çok mu zor?
Hatta belki de aklından şöyle bir şey geçiyor:
“Biz bir çift terapisine gitsek oradaki uzman her ikimizi dinlediğinde de benim haklı olduğumu anlayacak. Sonra da eşime ne kadar haklı olduğumu ve ne kadar zor bir durumda olduğumu fark ettirecek. Ona kendi sorunlarını çözmesi konusunda belki de bireysel olarak destek olacak. Böylece hem o benim haklılığımı anlayacak hem de kendi sorunlarını çözecek. İlişkimiz de güzel bir noktaya gelecek.”
Ancak olan durum şu:
Belki de eşin de senden şikayetçi.
Senin onu anlamadığını, onu yeterince sevmediğini, ona değer vermediğini, saygı duymadığını, huzurlu bir ortam yaratmadığın, sürekli gergin olduğunu düşünüyor ve bunlardan yakınıyor.
Belki o da senin bir şeyleri değiştirmeni bekliyor.
Senden belli beklentileri var.
Hangi konuda olursa olsun ilişki hiçbir zaman sadece bir tarafın %100 haklı olmayacağını bilgisine sahip olmamız önemli.
Önce o adım atsın, dediğinde zor bir durum oluşuyor.
Bu zor durum içinde eşine bir nevi şöyle bir şey söylüyorsun:
“Evet, sana yeterince özenli yaklaşmıyor olabilirim. Dışarıdan baktığında seni sevmiyorum, sana değer vermiyorum, senin ihtiyaçlarını önemsemiyorum gibi görünebilir. Benden belli beklentilerin olabilir. Belli beklentilerin karşılanmadığını hissediyor olabilirsin ama bu konuda benim yapabileceğim bir şey yok. Çünkü ben kırgınım. Öncelikle senin beni anlaman lazım. Beni anlayıp bazı şeyleri senin değiştirmen gerekiyor. Bunları yaparken de aynı zamanda sırf yapmış olmak için değil içinden geldiği, içine sindiği için yapman gerekiyor çünkü ben incindim. Bir şey yapamam.”
Buraya kadar yazıklarım tanıdık geliyor mu?
Bu konunun devamında anlatacaklarım belki içine sinmeyebilir, belki karşı çıkabilirsin.
Seni yeterince anlamadığımı düşünebilirsin, “Bizim konumuz farklı” diyebilirsin.
Konu ne olursa olsun devamında yazdıklarımdan bir şeyler almaya çalışmanı öneririm.
Yukarıdaki gibi belli beklentilere sahipsen muhtemelen daha önce üzerinde pek düşünmediğin bir gerçek var.
Bu gerçek de şöyle:
Önce birisinin tüm duygularını, beklentilerini, ihtiyaçlarını kenara koyarak adım atabilmesi için belli becerilere, kapasiteye sahip olması gerekiyor.
Sonuçta sadece adım atmak yeterli değil, devam ettirmek de lazım.
Bu beceriler nelerdir?
Birçok beceri sayabilirim ama en ön plana gelenler;
Duygusal zekasının, duygusal kapasitesinin iyi olması gerekiyor.
Duygularını iyi ayrıştırabilmelidir.
Bunları bastırmamalı ama aynı zamanda üzüntü, kaygı, kızgınlık, hayal kırıklığı, suçluluk duygular içinde kaybolmamalıdır.
Bunun dışında meseleyi geniş açılardan görebilmesi için çok boyutlu, pozitif, gerçekçi bir şekilde düşünebilme becerilerine de sahip olması önemlidir.
Diğer bir önemli beceri, farklı görüşleri duysa bile hemen “Ben de şöyle düşünüyorum.” diye savunmaya geçmeden seni sonuna kadar dinleyebilmeli.
Sana alan açabilmeli.
Sabırlı ve etkin bir şekilde iyi bir dinleyici olması lazım.
Diğer bir gerekli olan beceri, kendi geçmişinden gelen belli travmalar tetiklendiyse o noktada bu travmaların farkında olup bunları ilişkiye bulaştırmaması, travmalarını kenarda tutması lazım.
Daha sonra da kenarda tuttuklarını geri çağırıp, üzerinde kafa yorup, sindirebilmesi gerekiyor.
Ek olarak kendi hatalarından ders çıkarabilmeli
Bu çıkardığı dersleri uygulamaya dökmek, kendinde belli konuları değiştirmek için istekli ve niyetli olması gerekiyor.
Bu özelliklere baktığımızda aslında gayet sağlıklı, güçlü, olgun birisinin özelliklerinden bahsediyoruz.
Adım atabilmesi için bu gibi becerilere sahip olması gerekiyorsa o zaman şöyle bir konu gündeme geliyor:
Açıkçası eğer bu özelliklere sahip olsaydı zaten şu an yaşadığın tarzda sorunları yaşamaycaktın.
İyi bir dinleyiciyse, kendi fikirlerini etkili bir şekilde ortaya koyabiliyorsa, seni anlayabiliyorsa, kendi yaralarını ilişkiye bulaştırmayabiliyorsa zaten sorun çıkmaz.
Çıksa bile o sorunlar kronik hale gelmeden hemen çözümlenir.
Bu noktada bu özelliklerin geliştirilmesinin o kadar da kolay olmadığı gerçeğiyle yüzleşiyoruz.
Muhtemelen yukarıda saydığım tarzda belli beceriler ve kapasiteler sende de çok gelişmiş olmayabilir.
Sen de kendine dönüp objektif bir şekilde baktığında bu becelerinden en az bir tanesinin geliştirilirse iyi olur düzeyinde olduğunu tahmin edebiliriz.
Kişisel bir paylaşımda bulunacak olursam; bu saydığım becerileri işimi doğru yapabilmek amacıyla zaten geliştirmem gerektiği için daha avantajlıyım, öndeyim ama yine de kendime dönüp baktığımda bu konularda geliştirebileceğim fırsat ve imkanların olduğunu görüyorum.
Bu bir süreç.
Bu becerilerde ustalaşmak hayat boyu ilerlenilmesi gereken bir yolculuk.
Bu açıdan bakıldığında da ilişkide yaşanan belli sorunlar ve belli adımlar atma gerekliliği kişinin kendi kişisel gelişimi açısından da bir fırsattır.
Bu fırsatı her ne olursa olsun -ilişki bitsin ya da devam etsin- kullandıysan bu bir şekilde kişiyi olgunlaştırıyor, geliştiriyor.
Eğer önce o adım atsın sarmalı içindeysen bundan sonraki süreçte ne gibi yollar var?
3 tane yolun olduğunu söyleyebilirim.
1. Beklemeye Devam Etmek
Onun önce adım atmasını pasif bir şekilde beklemeye devam etmektir.
“Belki zamanla değişir, belki yaş ilerledikçe aklı başına gelir. Bir şeyleri fark eder.” diye düşünüyor olabilirsin.
Bu hiç de garantili bir yol değil.
Çoğu zaman da gördüğümüz şey; kişinin kendisi tarafından bu konular masaya yatırılmıyorsa zamanla duygularını bastırabilmeyi ve var olanla yetinebilmeyi öğreniyorlar.
İçlerinde de hep bir eksiklik kalıyor.
Özetle, bu pasif bekleme oldukça yıpratıcı, hayal kırıklığına uğratıcı, tüketici bir yol olabilir.
Bazıları bu tükenmişliği o kadar çok yaşar ki eninde sonunda ilişki kopma noktasına gelir.
2. Önce Senin Adım Atman
Önce o adım atsın beklentisini bir kenara koyup, ilişkinin bütününe bakıp senin kendine düşen, kendinde geliştirsen iyi olabilecek becerilerin neler olduğunu düşünüp hareket etmen ve sonrasında neler olacağına bakman.
Bir nevi kişisel gelişim fırsatını kullanmaya niyetlenmen.
Zaten ilişkilere baktığımızda amaç üzüm yemek, bağcıyı dövmek değil.
Ya da bağcının kendisini geliştirmesi gerektiğine odaklanmaktan ziyade “Biz nasıl üzüm yiyebiliriz?” düşüncesine odaklanmak gerekiyor.
Burada senin yapabileceklerine odaklanmaktan bahsediyoruz.
Açıkçası bunu gerçekten samimi bir şekilde yaparsan ve sorumluluğunu tam olarak alırsan ilişkiye pozitif bir hava getirdiğini, karşı tarafın da hareketlendiğini görüyoruz.
Bunu doğru şekilde yapmak önemli.
Belki şu ana kadar yaptığını zannediyor olabilirsin ama bir şekilde gözden kaçan noktalar olabilir.
İstisnalar kaideyi bozmaz.
Bazı durumlarda karşı taraf gerçekten çok katıdır, o ayrı bir konu.
Ama bir çift terapisti olarak da söyleyebileceğim şey; 2. yolun doğru bir şekilde uygulanmamış olduğudur.
3. Her İki Tarafın da Gelişme Fırsatını Görmesi
Her ikinizin de gelişme, büyüme fırsatını görüp paralel bir şekilde adım atması, en ideal yoldur.
Açıkçası bazen 2. yolu kullandığında eşin de seni modelleyebilir ya da ondan belli şeyler tetiklendiğinde hareket geçebilir.
Sonra da 3. yola geçiş yapılabiliyor.
Bu 3. yolu uygulamaya dökebilmekte daha hızlı ilerleyebilmek açısından bir çift terapistinden de destek alabilirsin.
Çift terapisinde yaptığımız şey de her iki tarafın ilişkiyi güçlendirmek, tamir etmek konusunda yapabileceklerine paralel bir şekilde odaklanmaktır.
İşte o zaman bir elmanın iki yarısı olmayı daha iyi fark ediyorsun ve bu iki yarı daha iyi bir bütün haline gelebiliyor.
Tabii ki bunu yapmak kolay değil.
Çok az çift başarıyor.
Bunu başaran çiftler hayat boyu giderek güçlenen bir bağla birbirlerine bağlanıyorlar.
Bunların nasıl yapılabilceği ile alakalı söylenebilecek, yapılabilecek birçok şey var.
Bu yazıda genel olarak bir ad vermek için bu bilgileri seninle paylaştım.
Eğer ki sorumluluk alma konusunda niyetli ve istekliysen, amacın üzüm yemekse yorumlar kısmına yazabilirsin.
Bu adım atma konusunu özellikle zorlaştıran 2 tane ilişki pozisyonu var; agresif savaşçı ve kaçıngan barışçı.
Bu pozisyonlarla alakalı iki yazımı mutlaka okumanı öneririm.
Bu pozisyonlardan çıktığında ancak hem yazıda anlattığım tarzdaki becerileri geliştirebilirsin hem de o adımı atma konusundaki belli blokajları kenarda tutabilirsin.
Konuyla ilgili yorum ve düşüncelerini paylaşabilirsin.
Tekrar görüşmek üzere
Uzm. Psk. Cem Gümüş