Dışarıdan ne kadar çok onay ve takdir alırsan al sana bir türlü yetmediğini düşünüyorsun.
Ya onaylamazlarsa ya takdir etmezlerse diye sürekli diken üstündesin.
Ya eleştirirlerse diye de belli korkuların olabilir.
Bu korkular nedeniyle de bir türlü kendin olamıyorsun, rahat bir şekilde hareket edemiyorsun.
Bu yazıda sana onay, takdir beklentisiyle alakalı bazı fikirler verdim. Bu neden olur, bu konuyu neler zorlaştırır, nasıl bir yol izlemek gerekiyor? gibi noktaların netleşeceğine inanıyorum.
Onaylanma beklentileri hangi durumlarda karşımıza çıkar ve hangi kişilerde olabilir?
Açıkçası karşılaştığın her türlü kişiyle bu onay beklentisini yaşayabilirsin.
Mesela ebeveynlerinle olan ilişkilerinde, özellikle daha küçükken onları seni onayladığını, takdir ettiğini, sevdiğini, değer verdiğini hissetmek istersin.
Eşinle ya da sevgilinle olan ilişkilerinde seni takdir ettiğini, sana saygı duyduğunu hissetmeye ihtiyacın vardır.
Çocukların varsa bir anne-baba olarak onların seni takdir ettiğini, anne-baba olarak yeterli görüldüğünü hissetmek ve onlar için en iyisini yaptığını görmelerini istersin.
Akrabalarla olan ilişkilerinde de hakkında kötü şeyler düşünmediklerini, seni takdir ettiklerini hissetmek istersin.
Bunun dışında sosyal hayatında komşuların, arkadaşların ya da iş hayatında yöneticilerinin, iş arkadaşlarının senin hakkında iyi düşünceler içinde olduklarını hissetmeye ihtiyacın vardır.
Dolayısıyla onay arayıcılık hayatımızda belli ihtiyaçlarımızı besleyen önemli bir konudur.
Hatta bu yüzden de bu konu o kadar önemli olduğu için sosyal medya platformları da daha popüler hale geldi.
Sosyal medyada içerik paylaştığında kimlerin ve kaç kişinin beğendiğini kontrol ediyorsun değil mi?
İnstagram, YouTube, Facebook gibi platformlarda da “Beğen” tuşu doğrudan onaylanma, takdir edilme ihtiyacına hizmet ediyor.
Sosyal medya üzerinden birini takdir etmek, onaylamak kolay ama gerçek hayatta pozitif bir şekilde bir başkasını takdir etmek, övmek, onaylamak çok sık gördüğümüz bir şey değil.
Hatta bunun karşısında negatiflere odaklanmak, eleştirmek daha sık gördüğümüz bir şey oluyor.
Dolayısıyla da bir taraftan onaylanma ihtiyacın varken diğer taraftan bu ihtiyacının yeterince karşılanmaması gerçekten zor bir durum oluyor.
Buna rağmen onay arayıcılık peşinde koştuğunda kendini zor bir durum içine sokuyorsun. Onay arayıcılık beklentisi içinde olma neden işleri daha da zorlaştırıyor?
Bir başkasının onayını beklemenin zor olmasıyla ilgili 2 konunun olduğunu düşünüyorum.
Bunlardan biri, bir başkasının düşüncesini gerçekten bilemeyiz.
Bizi onaylamıyorsa neden onaylanmadığını net olarak bilemeyiz.
İçsel çatışmalarından dolayı ya da belki gerçekleştiremediği belli konular gündemde olabilir.
Diyelim ki, annen-baban seni tembellikle yargılıyor.
Belki de onlar kendi içlerinde hayata geçiremedikleri belli projelerinden dolayı başarısız hissediyorlar.
Belki kendileri içten içe tembel diyorlar.
Dolayısıyla da sen belki de onların kendi acılarını hatırlatıyorsun.
Bu gibi içsel kalıplar, kalıplaşmış düşünceler, kendi iç dünyalarındaki çözümleyemedikleri belli konular nedeniyle bir insan diğerindeki eksiklikleri daha kolay görüp daha eleştirel bir açıyla yaklaşabilir.
Mesela benim YouTube kanalımda şu ana kadar paylaştığım videoları beğenen de var beğenmeyen de.
Daha çok kişiye ulaştığımda bu videoların beğenmeme oranının daha da artacağını bekliyorum.
Çünkü bir şekilde insanların belli hassas noktalarına temas eden tarzda içerikler paylaşıyorum.
Özellikle de her ne kadar bu içerikleri detaylı bir şekilde aktarıp gelebilecek eleştirileri de video içinde cevap vermeme rağmen birçok kişi de bazı noktaları aradan cımbızla çekip beni eleştirebiliyor.
İnsanlardan onay beklemeyi zor kılan diğer önemli konu ise; insanların düşüncelerini değiştiremeyeceğin gerçeğidir.
Hem neden böyle düşündüklerini, davrandıklarını bilemezsin hem de bir şekilde doğrudan etki edemezsin.
Dolayısıyla da bir insanın seni takdir edebilir hale gelmesi için çabalaman aslında seni zor duruma sokan bir konudur.
Buraya kadar olanları belki de biliyorsun.
Elalemin ağzı torba değil ki büzesin.
Onların düşüncelerini değiştiremeyeceğin için de takmamak gerektiğini biliyorsun.
Ama yine de neden hala onların senin hakkındaki fikirleri önemli hale geliyor?
Bunun nedenlerine baktığımızda muhtemelen onaylanmamayla alakalı olumsuz yaşantıların vardır.
Bu gibi durumlarda onay beklentisinde olmaya devam etmek iyi bir şeydir, gibi kalıplaşmış bir düşünceyi öğrendin.
Belki de dışarıdan böyle bir beklentiyle sana geldiler ya da böyle modellerin oldu.
Dolayısıyla onay arayıcılık konusundaki bağımlılık bir taraftan öğrenilen bir şeydir.
Diğer bir önemli neden de, güç, yeterlilik ve başarı ihtiyacı önemli ihtiyaçlardır.
Onaylanma ihtiyacı da kendi içinde temel ihtiyaçlardan biridir.
Eğer ki, ihtiyaçların yeterince sağlıklı bir şekilde karşılanmadıysa kendi içinde belli yoksunluklar hissetmeye başlarsın.
Özellikle de sen kendi kendine bu onayı vermiyorsan.
Dolayısıyla bu eksiklikleri yaşıyorsan bu bir nevi yanında boş şişeyle dolaşmak gibidir.
Bu şişe senin kendine duyduğun saygı, değer ve takdiri temsil etsin.
Bu şişeyi de nasıl dolduracağını bilmiyorsan ve dışarıdan da onay, takdir gelmiyorsa sürekli dolmayan bir şişeyle hareket ediyorsun demektir.
Kendini şişenin dibinde arada sırada dolan su birikintisiyle hareket etmek durumunda hissedersin.
İşte böyle olunca içinde yoğun bir açlık duygusu hissedersin.
Bundan dolayı da dışarıdan gelebilecek bir takdir edilme ve onaylanma kırıntısı ya da içerideki suyu da alıp götürecek yargılanabileceğin bir durum senin için ekstra rahatsız edici hale gelir.
Daha önce de Bitmemiş Meseleler yazısında anlattığım gibi belli bitmemiş meseleler gündeme gelince içindeki içsel bilge devreye girer ve bu konuya takılmana neden olur.
Çünkü orada görmen ve halletmen gereken belli durumlar vardır.
Peki bu boş şişeyle ne yapabilirsin?
Öncelikle doğal ihtiyaçları doğal şekillerde karşılayabilmek gerekiyor.
Bu şişeyi dolduracak şeylerin neler olduğunun farkında olman lazım.
Sevilme, güçlü hissetme ve kendine güven ihtiyacı çok önemli ve temel ihtiyaçlardır.
Bu ihtiyaçları sağlıklı şekilde karşılayabileceğin ilişkilerin olmalı, belli sorumlulukların, mesleğin,uğraşın olmalı ve bunları iyi bir şekilde yapmaya özen göstermelisin.
Bunları yaptıkça o şişe sağlıklı bir şekilde dolmaya başlar.
Kendine baktığında bir şekilde ben sevilebilir birisi miyim, yeterli miyim, kendime güvenebilir miyim? sorularını gönül rahatlığıyla pozitif olarak cevaplayabilmen gerekiyor.
Eğer bu cevapları yeterince iyi veremiyorsan o noktada işler karmaşıklaşmaya başlıyor.
Özellikle de bu ihtiyaçları birbiriyle karşılaştırıp koşullu hale getiriyorsan.
“Çok başarılı, yeterli ve maddi olarak da güçlü biri olursam o zaman sevilebilirim, değerli hissederim.” diye bir düşünce içine giriyorsan o zaman işler karışmaya başlar.
Birbirini koşullu hale getiriyorsun ve hayatta hiçbir zaman tam olarak tatmin edici bir şekilde bu iki koşul birbirini dengelemiyor.
Belki de gündelik hayata baktığında şunu düşünebilirsin; “Gerçek hayatta böyle mi oluyor? Çok güçlü, başarılı kişiler aynı zamanda sevilebilir ve değerli kişiler olmuyor mu? Birçok insan onlara saygı gösteriyor.”
Evet, toplumda bu şekilde hareket eden birçok kişi var.
Ama zaten bu yazının konusu da bu; bir şekilde bunu şartlara bağlayıp o boş şişeyi dışarıdaki karşılasın, tatmin etsin diye beklediğin için bu sıkıntıyı yaşıyorsun.
Bu tür bir ilişki, düşünce dinamiğini taşıyan bir başkası da olacaktır ve onlar da sana bu şekilde yaklaşabilir.
Bu noktada böyle bir felsefeye dayanan takdiri aldığında senin için tatmin edici olacak mı? bunu da kendi içinde düşünmen lazım.
Onay ihtiyacını sağlıklı bir şekilde karşılamaya çalışırken yine de kendi iç dünyanda bir şeylerin yolunda gitmediğini hissetmiş olabilirsin ve hala onay ihtiyacına takılıyor olabilirsin.
Bil ki o noktada şişe boş hissettiriyor ve bir şeyleri daha farklı yapman gerekiyor.
O şişeyi doldurabilmek için su kaynağını uzakta aramaman lazım.
Bu dünyada o şişeyi mutlaka doldurması gereken, muhtaç olduğun bir kişi var hayatta.
Bu kişi ne senin annen-baban ne de partnerin.
Bu kişi sensin.
O şişeyi sağlıklı bir şekilde doldurmak zorunda olan kişi sadece sensin.
Bu şişeyi doldurmak için 2 tane seçenek var.
İlki; eğer ki sen kendi değerlerinle, fikirlerinle, yaşam felsefenle, inançlarınla tutarlı şekilde hareket ediyorsan, yaptığın eylemler, aldığın kararlar kendi içsel değerlerinle tutarlıysa o noktada doğru yoldasın demektir.
Kendini iyi hissedersin.
Bundan dolayı da kendini takdir edebilirsin.
Ama diyelim ki attığın adımlar, aldığın kararlar sahip olduğun değerlerinle, inançlarınla, düşüncelerinle tutarlı değil.
Mesela başarılı olmaya önem veriyorsun ama başarılı olmanı sağlayacak adımları atmıyorsun.
Belki tembellik yapıyorsun, erteliyorsun ya da işlerini yarım bırakıyorsun.
O noktada iç dünyanda bir huzursuzluk hissedersin çünkü değerlerinle tutarlı şekilde hareket etmediğinin sinyalleri geliyordur.
Kaygı, öfke, üzüntü, hayal kırıklığı gibi gelen rahatsızlık duyduğun duygular aslında sana diyorlar ki: “Bak değerlerinle tutarlı şekilde hareket etmiyorsun. Ben sana bu konuda uyanman ve bir şeyleri fark etmen için uyarı veriyorum.”
O noktada bu negatif duyguları fark ettiğinde de sevinip kendini takdir etmen gerekiyor.
“İç dünyamda gerçekten bir şeyleri fark etmem için bana işaretler, sinyaller veren bir tarafım var. Ben de bu konuya kafa yoruyorum. Bir arayış içindeyim. Kendimi daha çok keşfedip değerlerimle daha da tutarlı hareket etmeye çalışıyorum.”
Eğer bu düşünce yapısı içinde gidersen, meraklı bir zihinle böyle bir arayış içinde olursan o noktada kendini kesinlikle takdir etmen gerekiyor.
Bu da senin boş şişeni doldurma konusunda önemli bir yol açabilir.
O açılan yoldan ilerledikçe kendini tatmin edici bir hayat içinde bulma şansın olabilir.
İçsel olarak da kendini daha huzurlu ve daha yeterli hissetmeye başlayabilirsin.
Kişisel bir paylaşım yapacak olursam; onay arayıcılık sıkıntısı açıkçası benim de kişisel yaşamımda üzerinde çalıştığım bir konudur.
Bu kanalı açmadan önce kendi içimde kaygılara sahiptim.
“Bir YouTube kanalı açıp orada birçok bilgiyi paylaştığımda ya bu bilgiler yüzeysel kalırsa? Ya belli eleştiriler gelirse? Ya terapist duruşuma zarar gelirse? Ya reklam yapıyor gibi algılanırsam?” gibi belli rahatsız edici düşüncelere sahiptim.
Bir taraftan da “Zaten danışanlarımla güzelce çalışıyorum neden yeni bir maceraya atılayım ki?” diye düşünüyordum ve bundan dolayı da kendimi geride tutuyordum.
Diğer taraftan da paylaşım, katkıda bulunma, sorumluluk bilincine sahip olma gibi belli kişisel değerlerim olduğu için bu değerlerimle de tutarlı hareket etmediğimi görüyordum.
Bir şekilde insanlar bilgiye aç ve kendimce bilgilerimi paylaşabileceğim bir alan ve fırsat var ama ben bunu yapmıyordum.
Bundan dolayı da içten içe huzursuz oluyordum.
Çatışma Modeli yazısında da anlattığım gibi bir tür içsel çatışma yaşıyordum.
Daha sonrasında bir şekilde bu kaygıları fark edip üzerinde kafa yorup, değerlerimle paralel nasıl hareket edebilirim? diye düşündüğümde bu kanalı açmaya karar verdim.
Eşlik eden belli duyguları da kendi kişisel gelişimimde, büyüme sürecimde bir fırsat olarak görmeye başladım.
Bu işin içine girince de epey zaman ve emek gerektirdiğini de gördüm.
Buna rağmen belli içerikler üretmeye devam ettikçe de bir taraftan motivasyonum artmaya başladı.
Yapabildiğimi gördüm.
İnsanlardan da belli olumlu geri bildirimler geldikçe ve belki birlikte çalışma imkanı bulamayacağımız kişilere de ufak da olsa katkıda bulunduğumu gördükçe bu durum bana anlamlı bir iş yaptığımı hissetme şansı verdi.
Bu anlamda kendimi takdir etmeye başladım.
Şimdilik çok büyük oranda onaylamayan, yargılayan kişiler olmasa da daha sonraki aşamada bu tür kişilerin olabileceğini biliyorum.
Buna rağmen bu yolda devam etmeye kararlıyım ve bu kararlılığım nedeniyle de kendimi onaylayıp, takdir etmeye niyetleniyorum.
Bu örnek sana kendi iç dünyanda, seni içten içe huzursuz eden ve değerlerinle uyuşmayan belli noktaların varsa beklemek yerine harekete geçmen için, bu değerlerinle tutarlı şekilde hareket ettiğini görmek de seni kendi kendine motive etmen açısından çok değerli fırsatlar sunacaktır.
Şu anda bu yazıyı okuduğuna göre bu konuda ciddi olduğunu düşünüyorum.
Bu ciddiyetini de uygulamaya dökme konusunda seni açıkçası tutan, engelleyen bir nokta olmamalı.
Tabii ki seni bir şekilde zorlayan noktalar olabilir ama bu yolda devam etmeye niyetlendiğinde o noktaları da keşfedeceksin.
Keşfettikçe de bu seni daha farklı noktalara götürecektir.
Bu gelişim sürecinde özellikle onay beklentisi ve bu beklenti karşılanmadığından gelen o sıkıntı hissi ile alakalı çalışman açısından 4 basamaklı UYAN Yöntemi olarak adlandırdığım yöntemi uygulayabilirsin.
Böylece bu konuya daha derli toplu şekilde yaklaşma şansın olabilir.
Tekrar görüşmek üzere
Uzm. Psk. Cem Gümüş