Kafanızı dinlemek için gittiğiniz bir yer var mı? Cafe, deniz kenarı, doğa… Kafa dinlemek derken hem dinlenmek hem de “dinlemekten” bahsediyorum.
Psikoterapinin yapıldığı seans odasının bu tür bir inziva ortamı-güvenli bir alan sağladığını biliyor musunuz?
Bu yazıda seans odasının muhtemelen daha önce duymadığınız özelliklerini anlatacağım.
Modern Yaşamın İhtiyacı
Modern yaşam çok hızlı. Aynı anda birçok şey yapmanız ve düşünmeniz bekleniyor. Sorumluluklar, zorunluluklar ve sorunlar arasında sıkışıyor olabilirsiniz. Bu yüzden zaman zaman nefes aldığınızı hissetme, kendi içinize dönme ve hayatı sorgulama ihtiyacı duyuyorsunuz. Böylelikle belki de yaşam kalitenizi arttırabileceğinizi biliyorsunuz.
Kendinizle Baş başa Kalmak
Buna uygun bir mekan-ortam içerisine girdiğinizi düşünelim.
Kendi başınasınız. İç sesinizle, takıldığınız konularla, hayatınızla yüzleşiyor, üzerinde düşünmeye başlıyorsunuz.
Ne oluyor?
Eğer bu deneyim size çok iyi gelmiyorsa ve bir yere varamadığınızı düşünüyorsanız tıkanmış olabilirsiniz.
Sessizliğin sesinin oldukça gürültülü olduğunu fark ediyorsunuz. Zihniniz karışıyor, aklınıza birçok şey geliyor.
Sizi bu karmaşadan çıkaracak bir ele ihtiyacınız olduğunu düşünebilirsiniz. Ama o zaman da kendinizle başbaşa kalmamış oluyorsunuz.
Başkalarıyla Baş başa Kalmak
“Yalnız kalmak, kendimi dinlemek bana iyi gelmiyor demek ki” diye düşündüğünüzü farz edelim.
Bir yakınınız ya da arkadaşınızla birliktesiniz. Ona takıldığınız noktaları, olumsuz deneyimlerinizi, duygularınızı, düşüncelerinizi anlatıyorsunuz.
Eğer bu kişi çok güçlü iletişim becerilerine sahip, sabırlı, kendisiyle barışık ve enerjisi yüksek birisi değilse bir noktadan sonra sizi tamamen dinleyemez.
Onun da zihninde işlemeye ihtiyaç duyduğu konular vardır.
Konu konuyu açıp kendi hikayelerini, sorunlarını anlatmaya başlayabilir.
Sizin ona destek olmanızı bekleyebilir.
Çoğu zaman karşılaştığınız şey:
“Sen de şunu şunu yap bence. O zaman çözersin”
“Takma kafana. Gel başka şey konuşalım, tadımız kaçmasın”
düzeyinde kalacaktır. Bunun böyle olması gayet doğal. Yakınlarınız ya da arkadaşlarınız her zaman o an ihtiyaç duyduğunuz desteği sağlayamayabilirler. Çünkü onlarında bir derecede sorunları var, kafaları karışık ve sıkışmış hissediyorlar.
Peki gerçekten hem kendinizle temas edeceğiniz hem de destek alabileceğiniz bir yer var mı?
Psikoterapi veya psikolojik danışmanlığın gerçekleştiği seans odası sizin için bu konuda mükemmel bir alan olabilir. Kendi çalışmalarımda bunu her gün görüyorum.
SEANS ODASI SİZE NELER SAĞLAR?
Psikoterapinin gerçekleştiği seans odası özel bir alandır.
Seans süresi olan 45-50 dk. tamamen size ayrılmıştır. İhtiyacınıza göre bu süre o gün daha da uzatılabilir.
Kimse dışarıdan sizi rahatsız etmez. Seans odası sessiz bir alandır. Terapistiniz sizden başka bir şeyle ilgilenmez, telefonla konuşmaz. Sekreter kapıyı tıklatıp bir şey sormaz.
Terapistiniz tüm dikkatini size vererek merakla dinler. İşi bu olduğundan dolayı o an tüm hayatını bir kenara koyarak tamamen size odaklanabilir. Yargılanmadan görülme deneyimi size iyi gelir.
Söylediğiniz her kelime, hissettiğiniz duygu, düşünceleriniz, hareketleriniz terapistiniz için çok değerlidir. Sizi detaylı bir şekilde gözlemlediğinden dolayı fark etmediklerinizi fark ettirme konusunda üzerinde konuşacak birçok malzeme çıkabilir.
Terapistiniz sizi doğru anlamaya çalışır. Bundan emin olmak için sık sık soru sorar. Mutsuzum dediğinizde hemen “depresyon var demek ki” gibi bir etiketleme yapmaz. Sizi yeterince dinlemeden şablon bilgilerle bir yere oturtmaya çalışmaz. Yeni bir şeyler yakalayabilirim deyip özgün bir şekilde sizi anlamaya çalışır.
Dil, din, ırk, düşünce yapısı, kişilik vb. ayrım yapmaksızın ön yargısız şekilde yaklaşır. Her insanın özünde benzer ihtiyaçları olduğunu kabul eder. Herkesin sorununun kendine özel olduğunu, basit ve önemsiz gibi görünen sorunların aslında ne kadar önemli gelişim fırsatlarına götürebileceğini bilir.
Tüm duygularınızı rahat bir şekilde yaşamaya izin verebilirsiniz. Seans odasında ağlayabilirsiniz. Sinirinizi, üzüntünüzü boşaltabilirsiniz. Peçete her zaman yanı başınızdadır.
Anlattığınız herşey seans odasında kalır. Kapıda durup kimse sizi dinleyemez. Terapistinize güvenmeniz ve kafanızın rahat olması çok önemlidir. Bu yüzden seans odası mahrem bir alandır. Terapistiniz aile ve arkadaş çevresiyle sizin hakkınızda konuşmaz. Bilgileriniz her zaman gizli tutulur.
(Bunun tek istisnası kendinize ya da başkasına ciddi bir zarar verme riski ve bu konuda harekete geçecek olmanızdır. Bu durumda sizi ya da başkasını korumak adına, sadece bu riskin varlığı, önce size söylenerek bilginiz dahilinde iletişim bilgisini verdiğiniz bir yakınınızla paylaşılabilir)
Terapistiniz gözlemlediği şeyleri açık şekilde sizinle paylaşır. Böylece diğer insanlardan almakta zorlanabileceğiniz önemli geribildirimler alırsınız. Bu geribildirimler başkalarının pek vermediği türdendir.
Çevrenizdeki kişiler size geribildirim vermekten çekinebilirler.
“Acaba ne düşünür?”, “Kırıcı olur muyum?”, “Yargılayıcı, kendini beğenmiş birisi gibi mi görünürüm?” diye endişelenirler.
“O kadar samimi değiliz, bana düşmez” diye düşünebilirler. Ya da “Uygun olunca belki söylerim, hem söylesem ne değişecek ki?” veya “Neden ben söyleyeyim? Başkası söylesin”, “Kendisi fark etsin” gibi düşünceler engelleyebilir.
Terapist bunların hiçbirini düşünmez.
Açık olma konusunda bireysel ve mesleki yaşamında iletişim becerilerini geliştirmiştir.
Seans odasında düşüncelerini açık bir şekilde paylaşma konusunda çekingenlik yaşamaz.
Geri bildirimlerini yargılayıcı olmadan verebilir.
Sonuçta siz de seans odasına buna açık olarak geldiğinizden dolayı bunun yapılması her iki taraf için daha da kolaydır.
“Psikoterapi ne sağlar” yazı dizisinin 2. bölümünde bilinçdışı yükler ve travma temizliği konusunu ele alacağım.
Uzm. Psk. Cem Gümüş
Yorum ve geribildirimleriniz için aşağıdaki formu kullanın.